TC Emperyalizminin Kıbrıs'taki Baştemsilcisi Rauf Denktaş'ın Yaşamı ve Ölümü

"Bu ölüler bize lazımdır, dünyaya sesimizi bu ölülerle duyuracağız!" - Rauf Denktaş

"Ömrünü Kıbrıs Türkünün onurlu mücadelesine adamış ve bu uğurda birçok güçlüğe göğüs gererek KKTC'nin kuruluşunu gerçekleştirmiş, daima anavatan olarak dilinden düşürmediği Türkiye'ye samimi ve gönülden bağlılığı ile bugünün ve geleceğin nesillerine ışık tutmuş, örnek olmuş, gerçek bir Türk milliyetçisini kaybettik. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, merhum Denktaş'ın kişiliğini ve hizmetini unutmayacak, onu daima gönüllerinde yaşatacak ve ortaya koyduğu ideallerin yaşatılmasının takipçisi olacaktır." - 'Kimyasal' Necdet Özel, Genelkurmay Başkanı

13 Ocak 2012 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucusu Rauf Denktaş öldü. Denktaş, başta, hayatının çok büyük bir bölümü boyunca hizmet ettiği TC emperyalizmine olmak üzere büyüklerine saygılı, fakat elini kana bulamaktan korkmayacak kadar da cürretkar ve hırslı bir politikacıydı. Türk emperyalizminin bir maşası olarak kurulmuş bir çetenin reisliğiyle başlayan siyasi yaşamı, Denktaş'ı cumhurbaşkanlığına, en nihayetinde ise dizi oyunculuğu ve yorumculuğuna kadar götürdü. Ömrü boyunca çıkarlarını savunduğu milliyetçi Kuzey Kıbrıs Türk burjuvazisi ve hizmet ettiği TC devletinin temsilcileri, Denktaş'tan mehtiyelerini eksik etmediler, hizmetle geçen ömründen dolayı minnetlerini ifade ettiler.

1924 yılında, bugünün Güney Kıbrıs sınırları içerisinde Baf'ta doğan Rauf Denktaş, siyasi yaşamına Kıbrıs'ta o zamanlar egemen olan İngiliz emperyalizmi güdümü altında başladı. Eğitimini İstanbul ve Londra'da yapan ve sonrasında Kıbrıs'a bir avukat olarak dönen Denktaş'ı, Kıbrıs'ta Türk milliyetçisi bir siyaset yapmaya ilk teşvik eden tarafın da, adadaki İngiliz güçleri olduğu düşünülmektedir. Bunun nedeni, Kıbrıs'ta, kısmen SSCB, kısmen de Yunanistan güdümündeki Rum siyasi oluşumlarının adanın İngiltere'den bağımsızlığı yönünde çeşitli çabaları olmasıdır. Kıbrıs'ta sıklıkla söylenen bir söz, bu yönelimi doğrulamaktadır: "Rumlar İngiliz'e karşı ayaklanırken, Türkler polis yazıldılar, bütün kavga böyle başladı."[1] Eğitimini bitirdikten sonra 1947'de Kıbrıs' a dönen Denktaş bir süre avukatlık yaptıktan sonra 1949'da Birleşik Krallık Kıbrıs Valiliği'nin resmi bir savcısı olarak çalışmaya başladı. Bu noktada Kıbrıs'taki Türk burjuva siyasetinde, iki önde gelen kişilik etrafında bir kutuplaşma olmuştu: bu kutuplardan bir tanesinin başını Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu başkanı Faiz Kaymak, diğerinin başını ise Kıbrıs Türktür Partisi başkanı Fazıl Küçük çekiyordu. Fazıl Küçük ve partisi, Rumlara karşı sert bir Türk milliyetçisi çizgiyi izlerken, Fazıl Küçük Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu'nu Rumlara ılımlı, Türkiye ve İngiltere'ye ise kısmen mesafeli bir çizgide yönetiyordu. Esasında daha İngiltere'de öğrenciyken ilişkiler geliştirdiği Fazıl Küçük'e daha yakın duran Rauf Denktaş'ın 1957'ye kadar Kıbrıs Türk siyasetinde oynadığı rol, Fazıl Küçük ile Faiz Kaymak arasında bir arabulucuk biçimindeydi. Öte yandan 1957 sonlarında Faiz Kaymak Türk Kurumlar Federasyonu'nda hem Türkiye hem de İngiltere tarafından istenmeyen adam haline gelmişti ve bu yüzden koltuğundan indirildi. Onun yerine hem Faiz Kaymak'ın hem de Fazıl Küçük'ün desteği, ve İngiliz ve Türk devletlerinin onayıyla Denktaş gelecekti. Aynı dönemde, İngiliz güçlerinin onayıyla savcılıktan istifa edecek olan Denktaş, Türk Kurumlar Federasyonu'nun başkanı olduktan sonra arabulucu rolünü bırakarak aleni bir biçimden Fazıl Küçük'ten saf tutacak ve onun görüşlerini açıktan açığa savunmaya başlayacaktı.

Denktaş, 1 Ağustos 1958'de, Genkurmay'ın Özel Harp Daire'sinde ve dönemin TC Başbakanı Adnan Menderes'in bilgi ve onayı dahilinde kurulan Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı'nın kurucularından bir tanesi olacaktı. Dönemin Türk yetkilileri Fazıl Küçük'le yaptıkları görüşmeler sonucu, o zamana kadar Kıbrıs'ta, Rum milliyetçisi EKOA çetesine karşı ortaya çıkmış Volkan örgütü ve benzeri Türk milliyetçisi çeteleri bünyesinde toplayacak ve TC emperyalizminin mutlak kontrolü içinde tutacak böylesi bir yapının gerekliliğine kani olmuşlardı. TC'nin kendi sınırları içerisinde karanlık işlerini yürütmek amacıyla kurduğu çeşitli çetelere, kullandığı bozkurt simgesinden üyelerine verdiği mücahit ünvanına herşeyiyle benzeyen bu ırkçı oluşum, bu tarihten sonra Kıbrıs'ta Türk emperyalizminin en önemli organı olacaktı. TMT kurulmadan önce de zaten Kıbrıs'ta Rumlar ile Türkler arası etnik çatışma şiddetlenmekteydi. 27-28 Ocak olayları olarak tarihe geçen olaylarda, Dönemin Bozkurt Gazetesi'nin "İngiliz Taksim'i kabul etti" manşeti sonrası Türk nüfus sokaklara dökülmüş, Rumlarla çatışmalar gerçekleşmiş, pek çok insan hayatını kaybetmişti. Rauf Denktaş, bu ölümlerin gerekliliğine dair ünlü sözlerini bu olaylardan sonra söyleyecekti. Kuruluşu sonrasındaki yıllarda TMT, pek çok kişiyi süikast edecek veya bombalı saldırılarla katledecekti. TMT'nin kurbanları arasında yalnızca Rumlar yoktu: sol eğilimli ve Rumlarla Türklerin birarada yaşayabileceğini savunan Türkler de TMT'nin hedeflerinin başında gelenler arasında olacaklardı.

Denktaş'ın TMT için önemi 1960'lar boyunca giderek arttı - öyle ki 1964 ile 1968 arası adaya girmesi hükümet tarafından yasaklandı. Öte yandan yasağının kalkmasından sonra Kıbrıs'a dönen Denktaş, sonraki yıllarda Fazıl Küçük'ün sağlığının da kötüleşmesiyle, Kıbrıs Türk milliyetçisi hareketinin tartışılmaz reisi olarak öne çıkacaktı. Denktaş, 1970 seçimlerinde Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi'nin Türk Cemaat Meclisi Başkanlığına seçildi, 1973′e kadar Kıbrıs Cumhurbaşkanı Muavinliği ve Kıbrıs Türk Yönetim Başkanlığı yaptı. 1974'te Ecevit'in başını çektiği sol-milliyetçi TC hükümetinin gerçekleştirdiği emperyalist işgal ise, Denktaş'ı daha da yukarılara çıkartacaktı. 3 Şubat 1975′te Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanından sonra Denktaş devlet ve meclis başkanı görevlerini yürütmeye başladı, 1976′da yapılan genel seçimlerde de devlet başkanlığına seçildi. Türkiye'de gerçekleşen 12 Eylül darbesini fırsat bulan Denktaş, 1983'te ani bir operasyonla bağımsız bir devlet olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etti. Denktaş bu tarihten 2005'e kadar TC'nin Kuzey Kıbrıs'taki kukla devletinin cumhurbaşkanı olarak kaldı. Cumhurbaşkanlığının son döneminde Kıbrıs meselesine dair görüşmelere katılan Denktaş, ulusal sorunun kapitalist düzen çerçevesinde çözülemeyeceğinin komik bir resmini çizecekti. Otuz yıllık iktidarının ardından en sonunda çekilmek durumunda kalan Denktaş, ömrünün son yıllarını Türkiye'de dizi oyunculuğu ve dizi yorumculuğu gibi deneyimler yaşayarak geçirdi.

13 Ocak 2012'de öldüğünde hiçbir siyasi gücü kalmamış, sözde "kurtardığı" Kıbrıs Türk nüfusunun çoğu tarafından dahi sevilmeyen bir adamdı Rauf Denktaş. TC emperyalizminin çıkarları uğruna onlarca insanın kanını dökmüş milliyetçi katillerden sadece bir tanesiydi. Burjuva siyasetinin eceliyle ölen bütün siyasetçileri gibi, ölümü pek birşey ifade etmiyordu, yapacağını yapmıştı zaten. Öte yandan Rauf Denktaş'ın ölümünün acı bir hissiyat bırakan tek yanı, böylesi bir adamın İstanbullu Rum futbol efsanesi Lefter Küçükantonyadis'in hayata gözlerini yumduğu gün ölmesi oldu. Ömrü boyunca Türk milliyetçilerinin alçakça aşağılamalarına ve saldırılarına maruz kalan Lefter, 6-7 Eylül 1955 "Kıbrıs Türktür!" sloganlarıyla İstanbul'daki Rum, Ermeni ve Yahudi'lerin evlerine saldıran it sürüsünün kurbanlarından bir tanesi olmuştu. Ona bunu yapanların kim olduğunu soran Fenerbahçe taraftarlarına da "Benim intikamla işim olmaz" diyebilecek bir kişi olan Lefter'in, Rauf Denktaş gibi bir adamla aynı gün ölmesi, bu iki ismin bir arada anıldığı adaletsiz bir manzara oluşturdu.

Yine de burjuvazinin çığırtkanlarının ağzından çıkanları iyi okuyan, bu iki ismin bir arada anılırken dahi ne kadar farklı görüldüğünü gözler önüne seriyor. Lefter Küçükantonyadis için takınılan genel "Rumdu ama iyiydi" tutumu arkasında hala onlarca yıl önce İsmet İnönü'nün sarfettiği "Lefter'i severim, ama Lefterleri sevmem" sözlerini saklıyor.

Ve bir yandan da milliyetçi katil Rauf Denktaş'ın hizmet ettikleri ve yolundan gidenler, arkadasından "Türk oğlu Türk, gerçek vatan evladı, kahraman bozkurt, şanlı mücahit" diye uluyorlar.

Gerdûn

Tags: