1 Mayıs: Burjuvazi için bayram, işçiler için mücadele günü

İşçilerin tarihte pratik olarak ortaya koydukları 1 Mayıs, enternasyonal mücadelenin ilk ciddi eylemlerinden birisidir. Bu özelliğinden kaynaklı da, hem işçiler hem de komünistler tarafından sahiplenilmelidir. İşçi sınıfı kendi tarihinden ne kadar çok öğrenirse o kadar ileri gidebilecektir. Bu genel yasa bize, 1 Mayıs'ın kendi tarihinde ortaya çıktığı dönemde iktisadi mücadele olarak başlasa da, genelleşerek siyasi bir içerik kazanmasıyla bir yol göstermektedir. Bugün işçi sınıfının ihtiyaç duyduğu şey de işte bu siyasi mücadeledir.

 

Burjuvalar, 1 Mayıs'ın mücadele ile dolu tarihinin üstünü karartıp, onu ehlileştirerek işçi sınıfndan söküp almaktadır. Bunu yapmak için de işçi sınıfını kandırıp onu kendi sömürü koşullarına tabi kılmak için kullandığı araçları tekrar devreye sokmuştur. Bunların en başında burjuva demokrasisinin parçası haline gelimiş olan sendikaları kullanmaktadır. 1 Mayıs'lar sendika eylemleriyle, burjuva demokrasisine balans ayarı yapma görevini yerine getiren muhalif bir karnavala dönüştürülmekte. Bu karnavalın sendikalar aracılığıyla burjuvazinin organizasyonu olduğunu anlamak, görmek ya da farketmek için 2010 yılında “Direnişteki İşçiler Platformu”nun kürsüyü işgal etme ihtiyacını ortaya çıkarmasını örnek verebiliriz.

 

1 Mayıs'ın bayram olarak nitelendirilmesi karnavalcıların icadıdır. İşçilerin iş kazaları sonucu katledildiği bu dönemde 1 Mayıs'a bayram demek burjuva hissiyatına sahip olmaktır.

 

Biliyoruz ki, bugün resmi tatil; ama işçi sınıfının önemli bir bölümü şu anda çalışmaya ve burjuvalar için üretmeye devam etmekteler. Buradadan da gördüğümüz gibi sendikaların ve burjuva solunun iddia ettiği gibi 1 Mayıs'ın resmi tatil ilan edilmesi işçiler için bir kazanım değil göz boyamak, kafa karıştırmaktan başka bir şey değildir. Burjuva demokrasisi geliştiren sendikalar ve burjuva solu, 1 Mayıs'ın asıl özünden koparılıp burjuva demokrasisinin süsü haline getirilmesine en büyük katkıyı yapmaktalar. Biz komünistler ve işçiler 1 Mayıs'ı alanlarda kortejler halinde yürümeye sıkıştırmaktan çıkarıp işyerlerine yaymalıyız.

 

Son yıllarda tüm 1 Mayıs'lar ekonomik kriz içine girmiş olan kapitalizmin saldırıları altında geçmekte. Kuşkusuz bu gün de işçilerin yaşadığı en temel sorun bu krizin etkileridir. Giderek derinleşen ekonomik kriz beraberinde savaşları, yıkımları ve barbarlığı da getirerek burjuva hükümetlerin savaş çığlıklarını atmalarına neden olmakta. Ortadoğu ve Suriye'deki emperyalist kapışma bunun en somut örneğidir. Biz komünistler ve işçiler ancak emperyalist savaş çığlıkları karşısında işçi sınıfının uluslararası mücadelesini savunabiliriz; bunun dışındaki her türlü tutum işçi sınıfı için ölümcüldür.

 

Kapitalizmin girmiş olduğu ekonomik kriz giderek yıkıcı sonuçlarını hissettirmeye başladı. Kapitalist sermayenin giderek zayıfladığı bu dönemde burjuvalar zayıflayan sermayelerini yeniden eski haline getirmek için işçilerin başta emeğine ama eskisinden daha fazlasına ihtiyaç duymaktalar. Onlar sermayelerini ancak işçilerin emeklerine daha fazla el koyarak doyurabilmekteler. Çünkü kapitalist sermayenin ayakta kalabilmesinin temel koşulu işçilerin varlığıdır. Ama kapitalistler daha çok acıkan sermayesini doyurmak için daha fazla işçi kanını emmek, işçileri daha fazla sömürmek ve hatta işçileri daha fazla öldürmeye ihtiyaç duymaktalar. Artan iş kazaları işte bu kapitalist açlığın sonucudur.

 

2011 yılı ve 2012 yılının ilk dört ayında iş kazaları ve onların sonucunda çok sayıda iş cinayeti meydana geldi. Adana'da baraj inşaatında tebdirsizlik sonucu baraj kapağının patlamasıyla 8 işçi baraj sularına kapılarak yaşamını yitirdi. Esenyurt'ta inşaat şantiyesinde çadır yangınında 11 işçi yaşamını yitirdi, Erzurum'da, Kahramanmaraş'ta, Tuzla tersanelerinde ve daha bir çok yerde yaşanan bu ölümlü iş kazaları kapitalizmin yok ediciliğini, vahşiliğini gösteriyor. Son yıllarda iş cinayetleri ve iş kazalarının artmasındaki temel gerçeklik ise kapitalizmin ekonomik krizi, azgın piyasa rekabeti, esnek üretim sonucu taşeronlaşmadır. Yaşanan tüm iş cineyetlerinin temelinde aşırı kar ve piyasa rekabetinde güç kazanma güdüsü yatmaktadır. Ekonomik kriz içindeki kapitalizm her yanından kan damlayan zayıflayan sermayesini ancak bu şekilde doyurabilmektedir. Onun yaşamasının başka kaynağı yoktur. Ancak işçileri her anlamıyla israf ederek yaşayabilmektedir.

 

Tüm dünyada işçi sınıfının başına bela olan kapitalizm ve ekonomik krizi geçtiğimiz yıl içerisinde işçi sınıfı için zor koşulları orataya çıkarmakta. Başta Yunanistan olmak üzere Hindistan, İspanya, Güney Afrika ve bir çok ülkede kitlesel eylemlere sahne oldu. Çökmekte olan Yunan ekonomisinin gidişatını durdurabilmek için burjuvazi faturayı işçi sınıfına kesti. Yunan işçi sınıfı bu saldırılara Syntagma meydanında kitlesel eylemlerle ve genel grevlerle cevap verdi. İspanya'da yeni iş yasası çıkarılmak istenmekte ve buna karşı genel grev çağrısı yapıldı. Hindistan'da ise 100 milyon işçinin katılımıyla en kitlesel grev gerçekleşti. Talepleri ise, ulusal bir asgari ücret, 50 milyon sözleşmeli işçi için kalıcı iş, (geride kalan son iki yılın tamamında %9'un üzerinde olan) enflasyon ile mücadele için hükümet önlemleri, tüm işçiler için emeklilik gibi sosyal güvenlik yardımları, iş kanunlarının daha iyi uygulanması. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan bu eylemler ekonomik krizin etkilerine karşı işçi sınıfının gücünü ve cevapsız olmadığını gösterdi.

 

Türkiye'de ise sendikaların organize ettiği grevler yapılmakta. Bu grevlerin en tipik özelliği tepeden alınan kararlarla profesyonel sendika eylemleri biçiminde olması. Bu durum işçi sınıfını çıkmaz bir sokağa sürüklemekte ve gücünü yok saymakta. Eğitim-Sen'in 28-29 Mart'ta yaptığı 4+4+4 grevi bunun en somut örneği. İşçi sınıfı içinde yayılmayan bu eylemler, sınıfın sadece küçük bir azınlığını kapsamakta ve bu küçük kısmı dışında ise işçi sınıfıyla hiçbir ilişkisi bulunmamakta.

 

İşçi sınıfının enternasyonal mücadelesinin simgelerinden biri olan 1 Mayıs, ne kadar içeriğinden yoksun bırakılmaya çalışılsa da ya da bayram adıyla karnavala dönüştürülse de, içeriği ve tarihsel anlamıyla işçi sınıfına malolmuştur. Bugün ihtiyacımız olan renkli kutlamalar ya da eylemin hangi meydanda yapıldığı değil, 1 Mayıs'ı ortaya çıkaran sınıf kimliğinin yine işçi sınıfı tarafından ortaya çıkarılmasıdır. Bunun nerede ve ne zaman ortaya çıktığından ziyade asıl önemli olan, işçi sınıfının enternasyonal anlamda böyle bir sınıf karekteriyle hareket etmesidir.

 

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür!

 

Enternasyonal Komünist Akım

Tags: