“Edirne giyim" de biracayip "grev" ve dersler

SENDİKALAR YIKILMADAN İŞÇİLER ÖZGÜRLEŞEMEYECEK! Edirne'de Kapıkule yolu üzerine kurulu bulunan Edirne Giyim fabrikasında iki haftadır sürmekte olan bir grev gerçekleşmekte. Ancak elbette bu “grev” bildiğimiz grevlerden epey bir farklılık taşımakta. Şöyle ki; yaklaşık bin işçinin çalıştığı fabrikada yalnızca 4 işyeri temsilcisi greve çıkmış bulunmakta. İlk bakışta işçi sınıfının kendi örgütlülüğünü korumaya dönük ve sınıfın ihtiyaçlarından doğan bir grevmiş gibi görünse de aslında karşımıza çıkan bu acayip “grev”in hiç de sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarıyla ilgili bir grev olmadığı dikkatli bakan herkesin görebileceği kadar açık bir gerçeklik olmakta. Peki, kimin “grev”i bu? İsterseniz sürece yakından bakalım. Edirne giyim de yaklaşık olarak 1000 işçi çalışmakta. Fabrikada Türk-İş'e bağlı Teksif sendikası örgütlü. Belirtelim ki fabrika Edirne'de Teksifin tek örgütlülüğü. Fabrika patronu burada örgütlülüğü yok etmek için ilk olarak taşeron yoluna ve ardından da çeşitli vaatler ile işçileri sendikadan istifa ettirme yoluna başvurmuş. Ki zaten grevin sanki burada işçilerin örgütlülüğünü korumasına dönükmüş yanılsamasını yaratan şey de bu gerçeklik. İşte bu sürecin sonunda 1000 kişilik fabrikada örgütlü bulunan işçi sayısı 200’ün altına düşmüş bulunmakta. Peki, süreç bu biçimi ile işlerken sendika ne yapmıştır? Kapalı kapılar ardında yapılan bilmediğimiz pazarlıkları bir kenara koyarsak koca bir hiç! Ve bu hiç tabir yerindeyse yumurtanın kapıya dayanması ile birlikte sendika bürokratlarının ekmek derdine düşerek can havliyle fabrikada “grev” kararı almaları ile yeni bir aşamaya gelmiştir. Niye mi grev kararı almıştır sendikacılar? Çünkü yetkiyi kaybedeceklerdir ve bu da Edirne’deki şubenin kapanması, sendikacılarımızın işsiz kalması sonucunu doğuracaktır. Görmekteyiz ki bunun işçi sınıfının mücadelesi ile uzak-yakın bir ilişkisi bulunmamaktadır. Yetkiyi kaybetmemek için yapılan ve yalnızca 4 işyeri temsilcisi ile yürütülen “grev”in fabrika patronunu nasıl engelleyeceğini varın siz düşünün. Bu da göstermektedir ki, bugün artık mevcut sendikaların hepsi de, bir yalan sarmalı. Haklarımızı savunuyormuş palavraları ile aslında ücretli kölelik düzeninin tepemize daha bir çöküp bizi bu yaşananların kaçınılmazlığına inandırmaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir. Bu anlamıyla sorun apaçık bir şekilde ortadadır ve bu sorundan kurtuluş yolumuz da bellidir: Bürokrasi ile gerici sendikaları yıkıp işçi sınıfının öz-örgütlenmelerini inşa etmek! Ücretli kölelik düzeninden kurtulmanın ve bizim olanı almanın başkaca yolu da yoktur! Sınıfa karşı sınıf! Özgürlük savaşan işçilerle gelecek! Edirne’den bir işsiz-öğrenci

Tags: