Kırgızistan ve Tayland: Devrimler Mi Oluyor?

Son zamanlarda basın devrimlerden söz ediyordu ve televizyonlarımızda kitlesel sokak protestoları ve şiddeti görüyorduk. Kırgızistan'da silahlı işçiler hükümeti devirdiler. Tayland'da 'kızıl gömleklilerin' kitlesel siyasi protestoları bir ayı aşkın süredir devam etmekteydi. Komünistler için bu hareketlerin doğası nedir sorusunu sormak önemlidir.

İlkin söylemek gerekli ki Nisan ayında Kırgızistan'da gerçekleşen hareket çok sayıda işçiyi barındırıyordu. Olaylar gerçekleşmeden önceki aylarda devasa fiyat artışları gerçekleşmiş, doğal gaz fiyatları %400, elektrik fiyatları ise %170 zamlanmıştı. Bu zamların geldiği bu ülkede ise aylık maaşlar 30-50$ arasında değişiyor. Olaylar, yakıt ve ulaşım fiyatlarına yapılan yeni bir zam dalgası sonucu 6 Nisan'da Talas'da gerçekleşen devasa protesto ile başladı. Bu zamların nedeni, doğrudan 1 Nisan'da Rusya'nın Kırgızistan'a enerji ihracatı için yeni görevler yüklemesinden kaynaklanıyordu. Eylemciler hükümet binalarını bastılar, çevik kuvvet ekipleri daha sonra binaları geri aldılar.

Ertesi gün, başkent Bişkek'teki eyleme polis saldırdı. Polis eylemcileri silahsızlandırdı ve polis araçlarının ve otomatik silahların kontrolünü geri aldı. Eylemler büyüdü, polis daha çok şiddetle karşılık verdi. Eylemciler sonrasında iki kamyonu Başkanlık Sarayının kapılarına sürdüler, polis ise eylemcilere ateş açarak karşılık vererek 41 eylemciyi öldürdü. Günün ilerleyen saatlerinde protestocular sarayı bastılar ve hükümet kaçmak zorunda kaldı.

İngiliz hakim sınıfının gazetesi Financial Times, sürgündeki muhalif lider Edil Basilov'un şu sözlerine yer verdi: "Gördüğümüz klasik bir halk ayaklanmasıdır. Bu bir devrimdir ve kanlıdır... Tencerenin kapağını çok sıkı tutarsan olacağı budur, patlar."

Hükümetin devrildiği konusunda şüphe yok. Komünistlerin yanıtlaması gereken soru bunun bir devrim mi yoksa devlet kontrolü elde etmek için işçileri kullanan farklı gruplar arasında bir mücadele mi olduğudur.

Bize göre olanların, basitçe eski patronların yerini yenisini almasında öteye gittiğini söylemek mümkün değildir. İlginç bir biçimde, yeni devrik Başkan Bakayev de beş yıl önce tam da böylesi bir 'halk' hareketi, bir "Lale Devrimi" sonucu iktidara gelmişti. Hükümeti deviren işçiler olsa dahi, işçiler kendi çıkarları için mücadele etmiyorlardı. İşçi konseyleri, iktidarı almak için hazırlıklı işçi organları mevcut değildi. İşçiler patronların farklı kesimlerinin emir erleri olarak kullanılıyorlardı. Geçici hükümetin mevcut başkanı Roza Otunbayeva, "Lale Devrimi" sonrası kurulan hükümetin dış işleri bakanıydı. Liderlerin yüzü dışında pek bir şeyin değişmediğini söylemek zorundayız. Hatta bütün liderlerin yüzleri dahi değişmedi işin doğrusu.

Buna ek olarak bir de olayın uluslararası boyutunu vurgulamak gerekli. Bir süredir Kırgızistan'daki ve genel olarak bölgedeki ABD üslerine dair çelişki içerisinde olan Rusya ve ABD, hızla olaylarda Rusya'nın parmağı olduğunu yalanladı. Üst düzey ABD Beyaz Saray danışmanı ve Rus meseleleri uzmanı Michael McFaul Kırgız muhalefetinin iktidarı almasının kendinden anti-Amerikan bir niteliğe sahip olmadığını ve olayın Rusya destekli bir darbe olmadığını vurguladı.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin de Rusya'nın olaylarla bir ilgisi olduğunu inkar etti ve olayın kendisini de 'hazırlıksız" yakaladığını belirtip "Ne Rusya, ne bendeniz, ne de Rus yetkililerin bu olaylarla en ufak bir ilgisi vardır" diye ekledi. Rus ve American yetkilileri için ne yazıktır ki, Kırgızistan'ın yeni hakimleri siyasi oyunlar oynamakta aynı tecrübeye sahip değiller. Yeni hükümetin önce gelen isimlerinden Omurbek Tekebayev, "Rusya Bakiyev'in devrilmesinde üzerine düşeni yaptı. Bakiyev gidince Rusya'nın mutluluğunu gördünüz" diyerek neler döndüğünü gözler önüne serdi. Rusya tabii ki yeni hükümeti hemen tanıdı ve Putin hiç vakit kaybetmeden Otunbayeva'yı kutlamak için kendisine bir telefon açtı. Rus devlet haber ajansına göre, 9 Nisan'da yeni hükümetin başkan yardımcısı Almazbek Atambayev kimliği belirtilmeyen Rus hükümet yetkililerine 'danışmak' amacıyla Moskova'daydı.

Tayland'daki olaylar da hakim sınıfın farklı kesimleri arasında bir mücadele görüntüsü çiziyorlar. 'Kızıl Gömlekler', "Diktatörlüğe Karşı Milli Birleşik Demokrasi Cephesi"ne verilmiş bir lakap. Bu hareket temelde yozlaşma suçlamaları ile sürgüne gitmiş olan eski Tayland Başbakanı multi-milyarder Thaksin Shinawartra'yı desteklemek için ortaya çıkmış. 'Kızıl Gömlekler' temelde yeni burjuvazinin, 'eski' askeri ve monarşist kesimlere karşı arkasında seferber ettiği şehirsel ve kırsal fakir kesimin oluşturduğu bir hareket. Bu ne bir işçi sınıfı hareketi, ne de işçi sınıfının kontrolündeki bir hareket. Bu dönemde gerçekleşen tek işçi eylemi Nikon fotoğraf makinesi fabrikasında 8,000 işçinin gerçekleştirdiği grevdi, ki bu mücadele de 'Kızıl Gömlekler' hareketinden tamamen bağımsız gelişti.

Görüşümüzün temel noktası da tam buradadır işte. Kırgızistan ve Tayland'daki böylesi hareketler veya geçtiğimiz zamanda İran'da tanık olduğumuz 'Yeşil hareket' gibi hareketler, işçi sınıfı hareketleri değildir. Evet, böylesi hareketlere pek çok işçi katılır ve muhtemelen mesela Kırgızistan örneğinde harekete katılanların büyük çoğunluğu da işçilerden oluşmuştur, fakat işçiler böylesi eylemlere işçiler olarak değil, bireyler olarak katılmaktadırlar. İşçi sınıfının hareketi, yalnızca işçilerin kendi çıkarları için yürütecekleri sınıf mücadelesine dayanan bir hareket olabilir, sınıflar arası ittifaklara dayanan halkçı ve popülist hareketler işçi hareketleri değillerdir.

 Yalnızca kitlesel bir grev hareketi ile işçi sınıfı kendi organlarını, kitle toplantılarını, grev komitelerini ve nihayetinde işçi konseylerini, yani hareket üzerinde işçi sınıfı kontrolü sağlayacak ve işçi sınıfı çıkarları için mücadeleyi geliştirecek organları ortaya çıkartabilir. Bu perspektif haricindeki tek perspektif, işçilerin farklı siyasi kesimlerin gayeleri için kurbanlık koyun olarak kullanılmaları perspektifidir. Yunanistan'da, belki yukarıda ifade ettiğimiz işçi sınıfının kendi organlarını oluşturuşuna yönelik uzun ve yavaş bir sürecin başlangıcı gördüğümüzü söyleyebiliriz. Kırgızistan ve Tayland'da ise yalnızca yeni patronlar olmak isteyenler adına sokaklarda kurşunlanan işçiler görüyoruz.

 

Sabri

 

 

 

 

Tags: