Kuzey Kıbrıs'ta Genel Grev

Bugün yani 2 Mart Çarşamba günü, Kuzey Kıbrıs'ta, 5 Temmuz 2010 ve 28 Ocak 2011 günleri gerçekleştirilen iki genel grevin ardından, bir genel grev daha gerçekleştirilecek. Özellikle 28 Ocak günü gerçeleşen grev, açılan "Ankara: Ne Paranı, Ne Memurunu Ne De Paketini İstemiyoruz" pankartı nedeniyle, TC basınında geniş yer bulmuş, Başbakan Erdoğan'ın ise Kıbrıslı işçileri aşağılayan tepkisini çekmişti. 2 Mart'a giden süreçte de çeşitli tekil ve kısmi mücadeleler de gerçekleşmişti. Kuzey Kıbrıs işçi sınıfının hayat ve çalışma koşulları için mücadele etme isteğini gösteren bu genel grevler, yalnız Kuzey Kıbrıs proletaryası için değil, bütün adadaki işçiler için büyük önem taşımakta ve Türkiye işçi sınıfına da örnek göstermektedir. Bununla birlikte, ufak bir ülke için ne denli kitlesel olsalar ve önemli bir mücadele deneyimi teşkil etseler de, işçi sınıfının uluslararası deneyimi göstermiştir ki; bir günlük grevler işçi sınıfının taleplerinin karşılanmasını sağlayamamaktadırlar. İşçi sınıfı genelinin mücadelesinin tek bir güne hapsedilmesinin önüne ise, ancak işçi sınıfının mücadeleyi kendi eline alması ile geçilebilir.

Sendikalar Platformu İşçilerden Yana Mı?

Kuzey Kıbrıs işçi hareketinde an itibariyle insiyatifin, grevlerin "örgütleyicisi" konumunda bulunan Sendikalar Platformu'nun elinde olduğunu söylemek pek zor olmayacaktır. Peki, Sendikalar Platformu, Kuzey Kıbrıs işçisinin bağımsız çıkarlarını savunmakta mıdır?

Hatırlatalım: İçinde bulunduğumuz Şubat ayında, Sendikalar Platformu, Demokrat Parti genel başkanı ve eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın oğlu Serdar Denktaş'ın başlattığı "Tek talebimiz kendi evimizin efendisi olmak" kampanyasına imza atmakta bir sakınca görmemişti.

Hatırlatalım: Serdar Denktaş ve partisi, işçi sınıfının çıkarlarıyla uzaktan yakından alakası olduğunu dahi iddia etmeyen liberal muhafazakar bir merkez sağ partisidir. Yani bir düzen partisidir; bir burjuva partisidir; işçi düşmanı bir partidir.

Hatırlatalım: Demokrat Parti, yakın zamana kadar TC emperyalizminin Kıbrıs'taki en sadık ajanlarından olmuş Rauf Denktaş'ın desteğine sahiptir ve bu şahıs tarafından geçmişteki kimi seçimlerden desteklenmiştir. Dahası, Sendikalar Platformu adına konuşan Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (Kamu-Sen) Genel Başkanı Mehmet Özkardaş, Serdar Denktaş'ın kampanyasına attığı imzayı "Kıbrıs Türk halkı geçmişte İngiliz ve Rumlara olduğu gibi anavatanı da olsa, kendisine yönelik her türlü dayatmaya karşı çıkacaktır" diyerek açıklamıştır.

Bu zihniyeti, Kuzey Kıbrıs'da TC'nin çıkarlarına yıllardır hizmet etmiş milliyetçi zihniyetten ayıran tek nokta, vardığı sonuçtur. Bu sonuç ise, iki milliyetçi zihniyetten herhangi birini işçilerin çıkarlarına bir gıdım yaklaştırmamaktadır.

Kuzey Kıbrıs Kimindir?

Bu noktadan, kimi eylemlerde açılan ve Türkiye'de milliyetçi burjuva solunun unsurlarından duymaya pek alışık olduğumuz "Bu memleket bizim", "Ülkemiz satılık değil" ve benzeri pankartlara değinmek gereklidir. Nasıl Türkiye, "bu memleket bizim" sloganları atanlara değil, Koç'lara, Sabancı'lara ve TC devletine aitse, Kıbrıs da işçilere değil, Kıbrıs burjuvazisine ve TC emperyalizmine aittir. Zira ülkelerin egemenleri, egemen sınıflardır. Egemen oldukları coğrafyalar üzerinden sınırları yaratan da aynı egemen sınıflardır. İşçilerin vatanı yoktur. Kuzey Kıbrıs işçi sınıfı, mücadelesini geliştirmek istiyorsa, mücadelesini ilkin adanın güneyindeki Rum işçi kardeşleriyle, ardından da Türkiye ve Yunanistan'da yaşayan işçilerle ortaklaştırmak durumunda kalacaktır. Güney Kıbrıs'taki Rum işçilerin ve Türkiye ile Yunanistan işçi sınıfının üzerine düşen ise Kuzey Kıbrıs'ta mücadele eden işçi kardeşleriyle dayanışmaktır. Ne TC ve Yunanistan gibi emperyalist devletler, ne adanın güneyindeki ve kuzeyindeki kukla burjuva devletleri, ne de kurulacak olası bir bağımsız Kıbrıs devleti işçilerin dostudur. İşçilerin tek dostu, yine işçilerdir.

KAHROLSUN TC EMPERYALİZMİ!

YAŞASIN KIBRIS İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİ!

YAŞASIN ENTERNASYONAL İŞÇİ DAYANIŞMASI!

EKA

Tags: