Çin: Ekonomik Krize de Sınıf Mücadelesine de Çare Yok

Burjuvazinin uzmanları Çin'in adını, dünyanın ekonomik 'kaleleri' listesinde, krizin kasıp kavurduğu kapitalizmin sözde kurtuluşu olacak Brezilya, Rusya ve Hindistan gibi ülkelerin adına yazıyorlar. Bu ön dörtlü Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya arka beşlisinin tam zıddıymış gibi lanse ediliyor. Arka beşli hızla ekonomik krizin derinlerine düşmüşken, ön dörtlü düşmek üzereler, ki bu da hakim sınıfın kapitalizmin ölümcül krizini aşabilecek iktisadi mucize umutlarını söndürüyor. Hindistan ve Brezilya gibi 'gelişen' ülkelerin faaliyetleri hızla düşüyor. 2008'den beri dünya ekonomisinin temel lokomotifi olarak sunulan Çin dahi, resmi olarak kötüye gidiyor. China Daily gazetesinin internet sitesindeki bir makaleye göre, iki bölge (ki bunlardan biri kitlesel tüketim ürünü imalat sektörünün büyük bir kesimini barındıran ve bu nedenle ülkenin en zengin bölgelerinden olan Guangdong) Pekin'e borçlarının faiz ödemelerini geciktireceklerini çoktan bildirmiş durumdalar. Başka bir değişle, Çin iflasla karşı karşıya.

Gerek özelde Çin ekonomisi, genelde ise kapitalizm için bir diğer can sıkıcı gelişme, an itibariyle ABD, İrlanda ve İspanya gibi ülkelerde patlaması ancak ciddi sonuçlar doğuracak büyük bir inşaat hamlesi/balonu var. Şangay'daki yüz milyonlarca metrekarelik kullanılamaz ve satılamaz inşaat alanı devasa bir kapasite-fazlası ortaya koyuyor. Şangay ve Pekin'de ev ücreti, sıradan bir işçinin yıllık maaşının yirmi katı civarından başlıyor. Ev ihtiyacı olan işçilerin %85'inin yeni bir ev alacak parası yok. Rejim, yükselen enflasyon yüzünden kredileri sıkılaştırdı, dolayısıyla tıpkı İngiltere, ABD, İrlanda ve İspanya ve benzeri ülkelerde olduğu gibi patlamaya hazır balon, özellikle 'yüksek faiz' balonunun Çin sürümü bankacılık sektörünü tehdit edecek. Buna karşın bu kayıplar da devletin önemli yerel otoritelerine tersi etki yapacak ve onları gereklilikleri yerine getirmekten aciz bırakacak. Bir umut ışığı olmak bir yana, kapitalizmin büyüyen küresel krizi Çin ekonomisinin yalnızca kapitalist çaresizliğin etmenlerinden biri olduğunu her zamankinden fazla gözler önüne seriyor.

Çin'deki sınıf mücadelesindeki gelişmeler, bu ülkenin de 2003'ten beri ağır ağır yükselen küresel sınıf mücadeleleri ve toplumsal protestolar dalgasına tamamen kapıldığını gösteriyor. Ayrıca artık ikinci kuşak, çoğunlukla okuma-yazma bilen göçmen işçilerin de katıldığı mücadeleler, genişliklerinden ve derinliklerinden dolayı büyük bir olanağa sahipler. Yalnızca burjuvazinin herhangi bir 'iktisadi sıçrama' yanılgılarını ifşa ediyor olduklarından değil, ayrıca sınıf mücadelesinin gelişmesinde dünya proletaryasının yolunu aydınlatan önemli bir fener olarak.

Şehirlerde grev ve protesto “olayları”nın sayısı yüzbinlerle ifade edilecek noktada ve bir yandan bu sayı sürekli artarken diğer yandan mücadelelerin yoğunluğu da artıyor. Kırsal kesimdeki huzursuzluk artıyor. Grevler bir yandan da büyüyorlar: The Economist dergisine (2/2/12) göre Ocak ayında Chengdu sanayi bölgesinde gerçekleşen üç günlük grev “merkezi hükümet mülkiyetinde bir işletme için olağandışı bir büyüklükteydi”. Burada işçiler ayda 40$'lık küçük bir ücret artışı kazandılar; ne grevleri böyle satın almak, ne de aleni baskı yeterli oluyor. İnternetin kullanımı yaygınlaştıkça, medyanın olayları karartması artık yetersiz kalıyor. Geçtiğimiz sene içerisinde özel sektördeki grevlerin sıklığı da artmış vaziyette.

Çin'in ihracatlarının üçte birini üreten İnci Nehri Delta'sında, Dongguan'da geçtiğimiz Kasım ayında binlerce işçi, ücret kesintilerine karşı sokaklara döküldüler ve polisle çatıştılar. Yaralanmış işçilerin resimleri internette yayılmaya başladı. Geçtiğimiz haftalarda burada daha fazla protesto gerçekleşti.

Guangdong'daki son ve gelişmekte olan eylemleri gözleyen The Economist, bu hareketin 2010'daki oturaklı ve barışçıl grevlere kıyasla farklı bir biçime sahip olduğunu ifade ederek devam ediyor: “Bu günlerde, koşullarını iyileştirmek için müzakere yapmaktan ziyade işçiler çoğunlukla ücret ve iş kesintilerinden şikayet ediyorlar. Grevciler daha militan gözüküyor... Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nin geçtiğimiz ay yayınladığı bir rapora göre, 2010'da gerçekleşen grevlere nazaran, 2011'deki grevler daha iyi örgütlenmiş, daha çatışmacı ve benzer grevleri kendiliğinden tetiklemeye daha meyillilerdi. 'Bu sefer işçiler fedakarlık yapmaları gerekeceğini kabul etmeye istekli değiller ve ikinci olarak daha az kişi toplanıp eve gitmeye hazır'”.

Baskı, Çin devletinin temel silahı olmaya devam ediyor – sivil polisler her yerdeler. Öte yandan böylesi bir politikanın da tehlikeleri var. Guangdong'da kısa süre önce hamile bir kadının polis tarafından hırpalanmasının ardından binlerce işçi polise ve hükümet binalarına saldırdı. Bu işçilerin özellikle kırsal kesimde de, mesela Wukan köyünde, krizin etkilerine karşı çeşitli eylemliliklerin geliştiği şu günlerde yine köylü olmaya dönmeleri pek olası değil. Şehirlerde yüz altmış milyon göçmen işçi yaşıyor (ki 20 milyon işçi 2008'in ekonomik şok dalgaları Çin'i vurunca işsiz kaldılar). Geri dönecekleri hiç birşey yok ve göçmen oldukları için çocuklarının eğitimi ve aile sağlığı için para ödemeleri gerekiyor (ki şirketler bu parayı ödemekle yükümlü olsalar da, bu kanun da tıpkı asgari ücret kanunu gibi sürekli deliniyor), ki bu da yeni bir sınıf çatışması alanı açmış durumda.

Dünya ekonomik krizi derinleşiyor ve krizin Çin'e ve Çin ekonomisine çok ciddi etkisi olacak. Ülkede sınıf mücadelesinin mevcut ve gelişmekte olan düzeylerine bakacak olursak, Ocak ayında gerçekleşen bir dizi grev ve protestonun üzerine Çin'de daha fazla işçi mücadelelerinin inşaa edileceğini söyleyebiliriz.

Baboon, 2/2/12