EKAonline - 2020

Rubric: 

Kovid-19 pandemisi: Ya Proleter Dünya Devrimi ya da Kapitalist Barbarlık

ICC'nin Kovid-19 kriziyle ilgili bu uluslararası açıklamasını bir "dijital broşür" biçiminde yayınlıyoruz, çünkü karantina koşulları altında basılı bir versiyonun çok sayıda dağıtılması mümkün olmayacaktır. Tüm okuyucularımızdan bu metni yaymak için ellerindeki tüm araçları (sosyal medya, internet forumları vb.) kullanmalarını ve kendi görüşleriyle birlikte, bu metnin yaratmış olduğu tepki ve tartışmaları bize yazmalarını istiyoruz. Proleter devrim için savaşan herkesin birbirleriyle dayanışma göstermesi ve iletişim sürdürmesi her zamankinden daha fazla gereklidir. Şimdilik kendimizi fiziksel olarak izole etmek zorunda kalsak ta, yine de politik olarak bir araya gelebiliriz!

Her gün binlerce insan ölüyor, hastaneler çökmüş durumda, korkunç bir şekilde daha genç ve yaşlı hastalar arasında seçim yapılıyor, sağlık emekçileri tükenmiş, virüs kapmaktalar ve hayatlarını kaybediyorlar. Her yerde tıbbi ekipman eksikliği var. Hükümetler “virüse karşı savaş” ve “ulusal ekonomik çıkar” adına korkunç bir rekabete kalkıştılar. Serbest piyasalar çakılmış durumda, devletler akıldışı biçimde birbirlerinin tıbbi maske teslimatlarını çalıyorlar. On milyonlarca işçi işsizliğin cehennemine atıldı, devletten ve medyadan yalan seli devam ediyor. Bunlar bugünün dünyası tarafından sunulan korkunç bir gösteri. Bu salgın, 1918-19 İspanyol gribinden bu yana en ciddi sağlık felaketlerinden birini temsil ediyor olsa da, o zamandan beri bilim ileriye doğru olağanüstü adımlar attı. Peki, neden böyle bir felaket yaşanıyor? Böylesi bir duruma nasıl gelebildik?

Bu virüsün farklı olduğu, diğerlerinden çok daha bulaşıcı olduğu, etkilerinin çok daha zararlı ve ölümcül olduğu söyleniyor. Bütün bunlar muhtemelen doğru ama felaketin boyutlarını tam olarak açıklamıyor. Bu gezegendeki kaosun, yüz binlerce ölümün altında yatan sorumluluk, kapitalizmin kendisinde yatıyor. İnsan ihtiyacı için değil, kâr için üretim, işçi sınıfının vahşi sömürüsü pahasına sürekli devam ediyor. Bu saydıklarımız mevcut felaketi yaratan kapitalist sistemin temel özellikleridir.

Kapitalizmin kriminelce ihmali

Bu toplumu yönetenler, devletleri ve medyasıyla birlikte burjuva sınıfı, bize bu salgının tahmin edilemeyeceğini söylüyor. Bu, iklim değişikliği inkârcılarının öne sürdüğü ile aynı düzeyde bir yalan. Bilim adamları uzun zamandır Kovid-19 gibi bir pandemi tehdidi hakkında uyarılarda bulunuyordu. Ancak hükümetler onları dinlemeyi reddetti. Hatta 2009 yılında CIA tarafından mevcut pandeminin özelliklerini şaşırtıcı bir şekilde tanımlayan bir rapor (“yarının dünyası nasıl olacak?”) yayımlandı.

Peki, devletlerin ve hizmet ettikleri burjuva sınıfın körlüğünün nedeni neydi? Çok basit bir nedenden dolayı: yatırımlar mümkün olduğunca çabuk olmalı ve kâr üretmelidir. İnsanlığın geleceğine yatırım yapmak kâr üretmez ve sadece hisse fiyatlarını düşürür. Yatırımcılar ayrıca Emperyalist arenadaki diğer Ulusal burjuvalara karşı konumlarını güçlendirmek zorundadırlar. Askeri araştırmalara ve harcamalara yatırılan çılgın meblağlar, halkların sağlığı ve refahına adanmış olsaydı, böyle bir salgın asla gelişemezdi. Ancak, bu öngörülebilir sağlık felaketine karşı önlemler almak yerine, hükümetler hem araştırma hem de teknik ve insan kaynakları düzeyinde sağlık sistemlerine saldırmayı bırakmadı.

İnsanlar bugün, en gelişmiş ülkelerin tam kalbinde, sinekler gibi ölüyorlarsa, bunun sorumlusu her yerde yeni hastalıkların araştırılması için bütçeleri kesen hükümetlerdir. Mayıs 2018'de Donald Trump, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin seçkin uzmanlardan oluşan ve pandemilere karşı savaşmak için oluşturduğu özel bir birimi kapattı. Ancak Trump’ın tutumu tüm liderlerin yaptıklarının bir karikatürüdür. Böylece, aşının geliştirilmesinin “kârlı” olmadığına karar verildiğinden, koronavirüs ile ilgili bilimsel araştırmalar 15 yıl önce her yerde terk edilmiştir!

Burjuva liderleri ve politikacıları, sağda solda, hastanelerin dolup taşması ve sağlık çalışanlarının çalışmaya zorlandığı felaket koşullarına karşı ağladıklarını görmek çok iğrenç. Burjuva devletleri son 50 yılda ve özellikle 2008'deki büyük krizden bu yana sistematik olarak kâr politikalarını uyguladılar. Her yerde halkın sağlık hizmetlerine ulaşması kısıtlandı, hastane yataklarının sayısı azaltıldı ve sağlık çalışanlarının iş yükü yoğunlaştı. Ve bizler maske, diğer koruyucu giysiler, dezenfektan jeli, test ekipmanları gibi maddelerin genel kıtlığında ne yapacağız? Son birkaç yılda, çoğu devlet paradan tasarruf etmek için bu hayati maddeleri stoklamayı bıraktılar. Birkaç aya kadar Kovid-19'un bu şekilde hızlı yayılmasını beklemiyorlardı. Sorumluluklarını gizlemek için bazıları maskelerin hasta ve sağlık çalışanları dışında bir işe yaramadığını iddia ettiler.

Peki ya, Afrika kıtası ya da Latin Amerika gibi dünyadaki yoksul bölgeler? Kinşasa, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde, 10 milyon kişiye 50 ventilatör düşüyor. Orta Afrika'da, insanların içmek için yeterli suyu bulamadığı yerde ellerin nasıl yıkanması gerektiği konusunda tavsiyeler veren broşürler verildi! Her yerde aynı acı çığlık: “Bu salgın karşısında her şeyden yoksunuz!”

Kapitalizm, herkesin herkese karşı savaşıdır

Dünya arenasında her devlet arasındaki şiddetli rekabet, virüsü yok etmek için minimum işbirliğini engelliyor. Salgın ilk başladığında Çin Burjuvazisi ekonomisi ve itibarını korumak için durumun vahamiyetini gizleme adına elinden geleni yaptı. Devlet, uyarılar yapmaya çalışan doktora zulmetmekte tereddüt etmedi ve onu ölüme terketti. Burjuvazinin ekipman eksikliğiyle başa çıkmak için kurduğu uluslararası organizasyon çöktü: Dünya Sağlık Örgütü direktiflerini empoze edememişken, Avrupa Birliği uyumlu önlemler almaktan aciz kaldı. Bu bölünme, kargaşayı ve pandeminin evrimi üzerindeki kontrol kaybını oldukça ağırlaştırdı. “Herkes kendinden sorumludur” söylemi ve rekabetin alevlenmesi, egemen sınıfın tepkilerinin baskın özelliği haline geldi.

Medyada yer aldığı gibi “maskeler savaşı” bunun en iyi örneğidir. Devletler spekülasyon, yüksek fiyat verme ve hatta tamamen hırsızlık yoluyla malzemeleri kapmaya çalışıyor. ABD, Fransa'ya söz verilen Çin maskelerini gasp etti. Fransa, İsveç'e hava yoluyla giden maskelere el koydu. Çek Cumhuriyeti gümrüklerinde İtalya'ya giden ventilatörleri ve maskeleri ele geçirdi. Almanya Kanada'ya giden maskeleri ortadan kaldırdı. “Büyük demokrasilerin” gerçek yüzü budur: en kötüsünden hırsızlar ve çeteler!

Sömürülenlere karşı eşi görülmemiş saldırılar

İtalya'da otomobil işçileri Burjuvazi için “kârları hayatımızdan daha değerli” diye bağırıyorlar. Tüm ülkelerde, ulusal üretimi her ne pahasına olursa olsun korumak için karantina önlemleri alınması mümkün olduğunca gecikti.  Sonunda karantinaya yol açan keskin bir şekilde yükselen ölümün tehdidi değildi. Yüzyıldan fazla süredir devam eden ve ulusal çıkar adına yapılan birçok emperyalist katliam, yönetici sınıfın sömürülenlere uyguladığı aşağılamayı kesin olarak kanıtladı. Hayır, yöneticilerimiz hayatlarımızı önemsemiyorlar! Özellikle virüs, burjuvaziye, “verimsiz” olarak gördükleri hasta ve yaşlıları biçme konusunda “avantaj” verir. Virüsün “doğal” yayılmasını “sürü bağışıklığı” adına izin vermek aslında Boris Johnson ve diğer liderlerin ilk tercihi idi. Her ülkede, karantina uygulanmaya başlanmasının nedeni, ekonominin düzenlenememesi korkusu, bazı ülkelerde sosyal patlama tehdidi ve yaşanacak kitlesel ölümlere karşı oluşacak öfke idi. Dahası, insanlığın yarısını dahil etseler bile, sosyal izolasyon önlemleri çoğu durumda tam bir saçmalıktır. Milyonlarca insan her gün trenlerde, metrolarda ve otobüslerde, fabrikalarda ve süpermarketlerde olmak zorundadır. Ve zaten burjuvazi, pandeminin en çok vurduğu zamanda, işçileri sektöre, firmalara göre çalışmaya göndererek en az hoşnutsuzluğu yaratmanın yollarını bulmaya çalıştı ve hâlâ karantinayı mümkün olduğunca çabuk bitirmek istiyor.

Burjuvazi, acımasız sömürü koşullarını sürdürüyor ve hatta daha acımasız yeni saldırılar planlıyor. Salgın şimdiden milyonlarca işçiyi işsizliğe itti. ABD'de üç haftada on milyon kişi işsiz kaldı. Düzensiz, güvencesiz veya geçici işleri olanlar herhangi bir gelirden mahrum edilecektir. Yaşamak için yetersiz sosyal yardım alanlar, artık kira ödeyememe ve tıbbi bakım masraflarıyla karşı karşıyadır. Ekonomik yıkımlar, halihazırda belirmekte olan dünya resesyonunu hızlandırmaya başladı. Gıda fiyatlarında patlama, yüksek sayıda işten çıkarmalar, ücret kesintileri, artan iş güvensizliği, vs. Tüm devletler, “virüse karşı savaşta ulusal birlik” adına, fedakârlık çağrısı yaparak “esneklik” önlemlerini benimsiyor.

Burjuvazinin bugün söylediği ulusal çıkar bizim çıkarımız değildir. Bu, ulusal ekonominin savunulması geçmişte sömürülenlerin yaşam koşullarına karşı bütçe kesintileri ve saldırılar düzenlemesine yol açanlar ile aynıdır. Yarın, salgının neden olduğu ekonomik yıkımın ardından sömürülenleri kemerlerini daha fazla sıkmaya, daha fazla yoksulluğu ve sömürüyü kabul etmeye çağırdığında aynı yalanlara hizmet edecektir. Bu salgın, kapitalist üretim tarzının çökmekte olan karakterinin, günümüz toplumunun çürümesinin birçok ifadesinin yanı sıra çevre, kirlilik ve iklim değişikliği, emperyalist savaşların ve katliamların çoğalmasının, insanlığın büyüyen bir kısmının yoksulluğuna, göçmen ya da mülteci olmak zorunda olan insan sayısına, popülist ideolojinin ve dini fanatizmin yükselişine vs. gibi durumların açıkça göstergesidir. (internet sitemizdeki “Kapitalizmin çürümesi üzerine tezler” metnimize bakınız: https://en.internationalism.org/ir/107_decomposition) Bu kapitalist sistemin bir çıkmaza girdiğini ve kaos, sefalet, barbarlık, yıkım ve ölümden başka bir şey getirmediğini gösterir.

Dünyayı sadece işçiler değiştirebilir

Bazı hükümetler ve medya, dünyanın bu salgından sonra önceki haliyle asla aynı olmayacağını, bu felaketten ders alınacağını, daha insancıl ve daha iyi yönetilen bir kapitalizm biçimine doğru ilerleyeceğini iddia ediyor. 2008'de yaşanan durgunluktan sonra da aynı nakaratı duyduk. Elleri kalplerinin üzerinde, dünya devletleri ve liderleri “haydut piyasaya” savaş ilan ettiler ve krizden çıkmayı öneren programların ödüllendirileceğini vaat ettiler. Kapitalizmi “reform etme” vaatlerinin sadece yaşam koşullarımızda yeni bir bozulmayı yutturmak için söylenen bir yalan olduğunu kabul etmek için artan eşitsizliğe bakmanız yeterli olacaktır.

Sömürücü sınıf dünyayı değiştiremez, insan yaşamını ve sosyal ihtiyaçları ekonomisinin acımasız yasalarının üstüne koyamaz. Kapitalizm, iktidardaki bir azınlığın kârlarını ve ayrıcalıklarını, çoğunluğun emeğinden elde ettiği bir sömürü sistemidir. Geleceğin anahtarı, sömürü ve ulusal devletler olmadan, gerçek bir insan dünyası olan başka bir dünyanın vaadi, yalnızca mücadeledeki işçilerin uluslararası birliği ve dayanışmasında yatar!

Sağlık çalışanlarına uygulanan tahammül edilemez duruma tepki olarak sınıfımızdaki kendiliğinden dayanışma dalgası, tüm dünya hükümetleri ve siyasetçilerini kapılarına ve balkonlara alkış kampanyası için raydan çıkarmaktadır. Elbette bu alkış, cesaret ve özveriyle, dramatik çalışma koşullarında, hastalara ve hayat kurtaranlara bakan çalışanların kalplerini ısıtacaktır. Ancak sınıfımızın, sömürülenlerin dayanışması, beş dakikalık bir alkış turuna indirgenemez. İlk etapta, siyasi renklerine bakılmaksızın tüm ülkelerin hükümetlerini kınamak anlamına gelir. Maskeler ve gerekli tüm koruyucu ekipman anlamına gelir. Bu, mümkün olduğunda greve gitmek ve sağlık çalışanlarının ihtiyaç duydukları malzemeye sahip olmadıkları sürece, açıkta kalan yüzleri ile ölüme fırlatılmış oldukları sürece, sömürülenler hastanelerde çalışmayacaklardır.

Bugün, karantinadan dolayı, bu katil sisteme karşı büyük mücadeleler veremiyoruz. Büyük mücadeleler, grevler ve gösteriler yoluyla öfkemizi ve dayanışmamızı ifade etmek için bir araya gelemiyoruz. Evet karantina yüzünden, ama sadece bu değil. Sınıfımızın gerçek güç kaynağını geri kazanması gerektiğinden, unutulmasına rağmen, tarih birçok kez gösterdiği gibi, yönetici sınıfa ve onun korkunç sistemine karşı devasa hareketler geliştirmek için, mücadelede birleşme potansiyeli vardır ve olacaktır.

İtalya'daki otomobil sektöründe veya Fransa'daki süpermarketlerde çıkan grevler, New York hastanelerinin veya Fransa'nın kuzeyindeki hastanelerin önünde, "virüs yemleri" olarak hizmet etmeyi reddeden işçilerin muazzam öfkesi, maskeler, eldivenler veya sabun olmadan mücadele etmeleri, işçilerin, bir tür zorunluluk gibi, bizi sömürenlerin cezai sorumsuzluğunu kabul etmeye hazır olmadıklarını gösteriyorlar.

Hazırlanmak zorunda olduğumuz bu sınıf savaşları perspektifidir. Çünkü Kovid-19'dan sonra dünyada ekonomik kriz, kitlesel işsizlikler, yeni fedakârlıklardan başka bir şey olmayan yeni reformlar olacak. Şimdi, gelecekteki mücadelelerimizi hazırlamalıyız. Nasıl? Forumlarda, telefonda, farklı internet kanallarında mümkün olduğunca tartışarak, deneyim ve fikir alışverişinde bulunarak. En büyük belanın Kovid-19 değil, kapitalizm olduğunu anlamak, çözümün katil devletin arkasında toplanmak değil, ona karşı durmak olduğunu. Bu umut, politikacıların vaatlerinde değil, mücadele eden işçilerin dayanışmasının gelişmesinde yatmaktadır. Kapitalist barbarlığa tek alternatif dünya devrimidir!
 

GELECEK SINIF MÜCADELESİNDEDİR!

Enternasyonal Komünist Akım, 10.4.2020

www.internationalism.org

Rubric: 

Covid-19 pandemic