kapitalizm

15-16 Haziran 1970 İşçi Ayaklanması

1970 yılı bir anlamda Türkiye’de 1908 ve 1923 dönemlerindeki grev hareketlerinin ardından yeniden serpilmeye başlayan dinamik ve militan işçi sınıfı karakterinin bir göstergesi olarak tarihe geçmiştir. Dönemin dünya işçi hareketiyle paralel şekilde gerçekleşen 15-16 Haziran işçi ayaklanması sunduğu deneyimler ve Türkiye işçi sınıfı tarihi için paha biçilmez bir önem taşımaktadır.

Soma İşçi Katliamı: Kapitalist Barbarlık Kana Doymuyor

Sınıfımız Soma’da, bütün dünya burjuvazisinin içinde boğulmasına yetip de artacak kadar kan dökmüştür. Kaybettiğimiz sınıf kardeşlerimizin anısını ancak sermaye düzeninin tümüne karşı vereceğimiz mücadeleyle, yeni Soma katliamları olmasını engelleyerek yaşatabiliriz.

Kuzey Kore: Stalinist Bir Kapitalizm Karikatürü

Geçtiğimiz haftalarda, Çin'in doğusunda yeralan Kuzey Kore (diğer adıyla Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, KDHC), yaptığı nükleer füze denemeleri ile dünyanın gündemine oturmuştu. Bunun üzerine, başta ABD olmak üzere birçok ülkenin hakim sınıfından yetkililer, gerçekleştirilen nükleer denemeyi kınadılar ve önlem alınmasının gerekliliğine vurgu yaptılar.

Tarihsel Olarak Sendikalar ve Güncel Sınıf Mücadelesi Dinamiklerini Anlamak

Son dönemde ortaya çıkan kitle meclisleri ve açık kitle toplantılarının alternatif mücadele araçları olarak ifade bulduğunu belirtmek gerekiyor. İşçi kitlelerinin hangi taleple olursa olsun, hangi sektörde olursa olsun ya da işsiz işçiler olsun, hepsinde farklı isimle ifade edilseler de, aynı işleyişe sahip araçlar olduğunu yukarıda bahsettiğimiz tüm deneyimlerde bu araçları görmekteyiz. Kitle meclisleri: işçilerin kendi mücadelerini yönettikleri kararlar aldığı mücadele anında ortaya çıkan araçlardır.

Mücadele Etmek Neden Bu Kadar Zor ve Bu Zorlukları Nasıl Aşabiliriz?

Resmettiğimiz durum kulağa biraz çaresiz gelebilir: ideolojik silahlarını kullanmayı iyi bilen bir burjuvazi karşısında, nüfusun çoğunu – açlık koşullarında değillerse – açlık koşullarıyla tehdit eden bir düzende hala olumlu düşünmemiz, bir umut bulmamız mümkün mü? Toplumun radikal dönüşümünü sağlayacak ve azıyla yetinmeyecek bir toplumsal güç gerçekten var mı? Bu soruya tereddütsüz şu yanıtı veriyoruz: evet! Bin kere evet!

Devletin Aygıtları Olarak Sendikalara Genel Bir Bakış : EKA, Sendikalara Dair Ne Diyor?

Ücretli emek sayesinde yaşayabilen sendikalar, doğası gereği ücretli emeği ortadan kaldıracak her türlü pratiğin hep karşısında olacaklardır. Diğer bir deyişle, ücretli emeğin sömürüsü, artı-değer, sermaye birikimi ve özel mülkiyetin olmadığı bir iktisadi yapılanmada, ücretli emeğin ortaya çıkardığı sendikalar da varolmayacaktır.

Gaziantep'te Sendikasız Grev: “İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”

 

 

 

 

 

Zaten başında beri sendikanın dışında hareket alanı bulan ve bu alanın öz-inisiyatifinde hayat bulan grevin en önemli kazanımlarından birisi de işçilerin kendi mücadelelerini kendi ellerine alma inisiyatifini göstermiş olmaları. Nitekim sendikaya dair eleştirileri de artık bu konunun işçiler arasında yerleşik bir mesele haline gelmiş olduğunu ifade ediyor: Mücadelemizde sendikaya ihtiyacımız yok!

Güney Afrika'da Maden Grevleri: “Ölüler” Dans Edebilir Mi?

Tabii ki unutmamamız gereken bir nokta da var ki; o da dönemin sömürülen ve aynı zamanda devrimci olan tek sınıfı olarak proletaryanın mücadelesi uluslararası bağlamdan asla kopartılamaz. O devrimi ya enternasyonal bir tarzda çözecektir ya da çözemeyecektir. Güncel mücadeleler ne kadar gurur kırıyorsa kırsın, ne kadar umut köreltiyorsa köreltsin ya da ne kadar umut verici olursa olsun hem mücadelenin derslerini çıkartmak en acil görev olarak önümüzde duruyor olacak, hem de mücadele, dünyanın şu ya da bu kısmında sürmeye, işçi sınıfının mücadelesi “dans etmeye” devam ediyor olacak.

Kürdistan: Derinleşen Emperyalist Savaşın Arkaplanı

Tek çözüm, işçilerin, emir alanların, öl denilenlerin işverenlere, emir verenlere, öl diyenlere, yani hakim sınıfa ve bütün emperyalist devletlere karşı birleşmesi. Burjuvazinin milliyetçiliğine karşı proletaryanın tek silahı var: enternasyonalizm. Emperyalist savaşa karşı proletaryanın tek seçeneği var: sınıf savaşı. Çöken ve çürüyen kapitalizm, dünyanın önüne iki seçenek koymuş durumda: ya insanlığın sefalet, kan, ölüm ve barbarlık içinde boğulması, ya da proleter dünya devrimi.

Attac, Egemen İdeolojinin Tuzağına Uygun Hareket Ediyor

Genç kuşak dünyanın çeşitli bölgelerinde, içinde bulundukları koşullar karşısında kızgınlıklarını dile getirerek, örneğin aralarındaki kitlesel işsizliği, tehlikeli iş şartları için ödenen az ücretlere karşı protosto ederken, çeşitli bilgisayar sayfaları ve medyada giderek daha fazla kapitalizm yıkılmadan başka bir dünya mümkün gibi yeni çözümler duyuyor ve okuyoruz.

Bu sistemde 'gerçek demokrasi' mümkün“ (Attac sitesinden).

Açık Mücadele Dönemleri Haricinde Proletaryanın Örgütlenmeleri (İşçi grupları, Hücreler, Çevreler, Komiteler)

Proletarya diktatörlüğünün birleştirici araçları işçi konseyleridir. Bu organlar, eğer proletaryanın öz-örgütlülüğüne götüren bütün bir süreci anlayacaksak, netleştirmemiz gereken birçok karakteristiği barındırmaktadır.

Egemenler, Ekonomik Uçuruma Doğru Kaymayı Durduramazlar

Ekonomi yavaş dağılmasına devam ettikçe işçi sınıfı bir seçim ile yüzleşecek: pasif kalmak ve umutsuz bir sistemi sürdürür kılmak için daha aşırı fedakarlıklar yapmak; ya da kolektif çıkarlarını savunmaya başlamak, kapitalizmin taleplerine karşı koymak ve ekonomik sona gerçek bir çözüm getirmek: toplumun devrimci dönüşüm.

Van Depremi ve Burjuvazinin Fırsatçılığı-Çürümüşlüğü

Van depremi üzerine yazmayı belli açılardan bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bunun bir çok sebebi olsa da, en başta depremin kapitalizmin çürümekte oluşunu bir kez daha ortaya koyması ve beraberinde onun nasıl aç gözlü fırsatçı olduğu gerçeğini ortaya çıkarması geliyor. Başka bir olgu ise işçi sınıfı içinde yayılmaya çalışılan milliyetçilik ve bu milliyetçi durumun her iki ulusun işçileri üzerinde yarattığı sınıfsal yabancılaşma. Van depremi üzerinden ise bu yabancılaşma üzerine inşa edilen milliyetçi histeriler.

Kapitalizm, Savaş ve Kadın

Dünyanın efendileri için milyonlarca insanın ölmesi sadece istatiksel bir veriden ibaret. Burjuva iktidarlar, sömürülerini arttırmak, karları için daha fazlasını katmak amacıyla savaşlardan, iç çatışmalardan medet ummaktadırlar. Böylece ayakta kalmayı düşlemektedirler. Dünyanın dört bir yanındaki bu saldırganlık hali, kadınların şiddete maruz kalmalarına, cinsel meta olarak kullanılmalarına, mülteci konumuna düşürülmelerine, tecavüze uğramalarına, yoksulluk ve sefalet içine itilmelerine sebep olmaktadır.

Kürdistan ve Türkiye'de Şiddetlenen Savaş

Geçtiğimiz günlerde, son aylarda devam eden Türk-Kürt savaşının şiddetinin iyice arttığına tanık olduk. Bir yandan emperyalist TC'nin KCK operasyonu kapsamında sayısı sadece geçtiğimiz aylar içerisinde 3,500 kişiyi bulmuş tutuklamaları ve baskı politikaları, hem Irak Kürdistanı'nda, hem de Türkiye Kürdistanı'nda yağmaya devam eden bombalar, gerillalara saldırılar ve sınıra asker sevkiyatları... Öteki yandan Kürdistan'da PKK'nin asker ve polisi hedef alan ama sivillerin de ölmesine neden olan eylemleri, Elazığ ve Diyarbakır'da öğretmen kaçırılması, çatışmalarda öğretmenlerin canlı kalkan olarak kullanıldığı iddiaları ve TAK'ın Ankara'da patlattlığı bomba...

Bölgesel Güç Olma Yarışı: Ya da Türkiye-İsrail İlişkileri

Son dönemde burjuva gündem oldukça yoğun. Doğu Akdeniz'de yoğunlaşan emperyalist kapışma sürerek devam ediyor. BM raporu krizinin ardından açıklanan beş maddelik yaptırım paketi, yeniden alevlenen Türkiye-İsrail ilişkileri ve son olarak sondaj gerilimi, Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine bundan sonra da yazılacağa benziyor. Bizim amacımız emperyalist ilişkilerin arka planını görmek ve siyasi yansımalarını işçi sınıfı nezdinde tahlil etmek.

“Muhsin Yazıcıoğlu'nu Kim Öldürdü?” : Burjuvazinin Timsah Gözyaşları

"(...)Biz oranın kütüphane olmasından yanayız. Müze filan olması doğru şeyler değildir. Neyin müzesini yapacağız? O zaman Türkiye'nin her köşesini müze yapmak lazım.'' – Muhsin Yazıcıoğlu.

BBP (Büyük Birlik Partisi) eski genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, 2009 yılında kendisine Sivas'ta gerçekleşen ve 33 kişinin yanarak ya da dumandan boğulmak suretiyle hayatını kaybettiği Madımak yangını ile ilgili yöneltilen sorular üzerine bu şekilde cevap veriyordu.

Dünya Ekonomik Krizi: Kredinin Ölümü

Eğer yalan ölümcül bir günah olsaydı, egemen sınıf uzun bir zaman önce ölmüş olurdu. Her yerde, çatı katlarından çığırıyorlar, televizyonlarda, radyolarda, gazetelerinde ve bültenlerinde haykırıyorlar: Bakın: orada, tünelin sonundaki ışık! Kanıt: işsizlik düşüyor. Ya da öyle görünüyor. ABD ve Fransa’da, geçtiğimiz birkaç ayda işsizlik oranında 2007 krizinin patlak vermesinden beri en büyük düşüş gerçekleşti. Almanya’da işsizlik oranı 1992’den beri hiç bu kadar düşük olmamıştı! Ve büyük uluslararası kuruluşlar iyimserliklerini gösteriyorlar. IMF’ye göre 2011’de dünyanın büyümesi % 4.4’e ulaşacak. Asya Gelişim Bankası, Çin için % 9.6 ve Hindistan için % 8.2’lik büyüme oranları öngörüyor. Almanya, Fransa ve ABD'nin sırasıyla % 2.5, %1.6 ve %2.8’e erişecekleri söyleniyor. Hatta IMF, Japonya için deprem ve nükleer felakete rağmen bu yıl % 1.7’lik bir büyüme oranı beklediğini söylüyor.

Dünya Kapitalizmine Kurtuluş Yok!

2007’de borç balonu patladığında çökmenin eşiğinde dev bankalar bulunuyordu. Sadece dünya devletlerinin hazinelerinden gelen muazzam kredi akışları sayesinde varlıklarını sürdürebildiler. Bu durum, hükümetin doymaz bankerlere ne yapmaları gerektiğini anlatmasından değil, kapitalist sistemin küresel finansal makinesinin çöküşüne dayanamayışından kaynaklıydı.

Gürcistan'da Savaş: Bütün Güçler Savaşı Körüklüyor

 

Bir kez daha Kafkaslar alevler içinde. Bush ve Putin'in Beijing'de yanyana durup minik kekler yedikleri, göya barışın ve halkların uzlaşmasının simgesi olan Olimpiyat Oyunları açılış seramonisiyle aynı anda Beyaz Saray'ın yardakçısı Gürcü cumhurbaşkan Saakaşvili ve Rus burjuvazisi Gürcistan/Güney Osetya'da korkunç katliamlar yapmaları için askerlerini gönderiyorlardı. Bu savaş iki tarafta da yeni bir 'etnik temizlik' dalgasına yol açtı ve şu anda tam kurban sayısını kestirmek zor olsa da, bu sayı binleri buluyor gibi gözüküyor ve katledilerin büyük çoğunluğu da siviller.

 

RSS - kapitalizm beslemesine abone olun.