DünyaDevrimi tarafından tarihinde gönderildi
Katiller... Kapitalizm, onun devletleri, onun burjuvazisi yalnız katillerdir, başka hiçbir şey değillerdir. On binlerce insan, bu insanlık dışı düzen yüzünden bir anda yaşamlarını yitirdi.
12 Ocak Salı günü, yerel saat ile 16:53'te, 7 şiddetinde bir deprem Haiti'yi paramparça etti. İki milyon kişiyi barındıran ahtapotvari bir gecekondu mahallesi olan başken Port-au-Prince toprağa gömüldü. Akılalmaz sayıda insan öldü. Her geçen saat yeni cesetler bulunuyor. Felaketten dört gün sonra, 15 Ocak Cuma günü, Fransız Kızıl Haç örgütünün tahminine göre ölü sayısı 40 bin ile 50 bin arasındaydı ve çok sayıda insan ağır yaralı idi veya sakat kalmış idi. Bu kuruluşa göre, deprek 4 milyon kişiyi doğrudan etkiledi. Birkaç saniyede 200,000 aile şurdan burdan toplanmış parçalar ile yapılmış 'evlerinden' oldular. Devasa binalar iskambil kağıdından yapılan evlermişçesine yerlebir oldular. Zaten hasarlı yollar, havaalanı, antik demiryolları: hiçbiri depreme dayanamadı.
Bu kıyımın nedeni çarpıcıdır. Haiti dünyanın en fakir ülkelerinden biridir. Nüfusun %75'i günde 3 TL'den aza geçiniyor, nüfüsun %56'sı ise günde 1.5 TL'den aza geçinmekte. Açlık ve sefaletin vurduğu bu adada depreme dair alnmış biçbir önlem yoktu. Öte yandan Haiti'nin deprem riski yüksek bir bölge olduğu da gayet iyi bilinmekteydi. Bu depremin beklenmedik bir deprem olduğunu iddia edenler veya önceden tahmin edilemez şiddette olduğunu söyleyenler utanmazca yalan söylemektedirler. Haiti'de 2002'de verdiği bir jeoloji seminerinde Profesör Eric Calais adada yakın zamanda 7.5 ile 8 arası şiddette bir deprem yaratabilecek fay atlarının mevcut olduğunu ifade etmiştir. Haitinin siyasi liderleri tehlikelerden haberdar edilmişlerdir zira Haiti Kamu İşleri Bakanlığı'ba bağlı olan Haiti Maden ve Enerji bürosunun internet sitesinde şunlar yazılıdır: "Geçtiğimiz yüzyılların hepsinde Hispaniola'da (Haiti ve Dominik Cumhuriyetinin paylaştıkları adanın ortak adı) en azından bir ciddi deprem gerçekleşmiştir: 1751 ve 1771'de Port-au-Prince'in yıkılışı, 1842'de Cap Haitien'in yıkılışı ve Port-au Prince ve Cap Haitien'e ciddi hasar veren 1887 ve 1904 depremleri, Nagua bölgesinde bir Tsunami yaratan 1946 depreni bunlara örnektir. Haiti'de ciddi depremler olmuştur ve her elli atmış yılda bir ciddi depremler olmaktadır: bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır." Peki bu derece bilimsel olararak gerçekleşeceği kesin olan bir tehlike karşısında hangi önlemler alınmıştır? Hiç! Mart 2008'de bır grup jeolog iki yıl içerisinde gerçekleşecek ciddi bir deprem riski olduğunu söylemişlerdi, ve Mayıs ayında da bir grup bilim insanı Haiti hükümeti ile bu hususta bir dizi toplantı yaptı. Ne Haiti devleti, ne de başta ABD ve Fransa olmak 'uluslararası dayanışma' çağrısı yaparken sular seller gibi timsah gözyaşları akıtan devletler, olası bir felaketi önlemek için en ufak bir önlem dahi almadılar. Haiti'de inşa edilen binaların çökmesi için bir deprem dahi gerekmiyordu oysa ki, o derece dayanıksızdı bu yapılar. 2008'de Petonville'de bir okul, hiçbir jeolojik neden olmaksızın çökmüş ve 90'a yakın çocuğun canını almıştı.
Artık çok geç. Obama ve Sarkozy istedikleri kadar "yeniden inşa ve gelişim için büyük uluslararası konferans" yapabilirleri Çin, Britanya, Almanya, İspanya gibi devletler istedikleri kadar yiyecek gönderebilir, STK'larını devreye sokabilirler. Ne yaparlarsa yapsınlari elleri kanlı suçlular olmaya devam edecekler.
Eğer Haiti bugün bu denli fakirse, eğer nüfusunun elinde avucunda hiçbirşey yok ise, eğer altyapısı namevcut ise, bunun nedeni 200'ü aşkın senedir yerel burjuvazinin ve daha büyük İspanyol, Fransız ve Amerikan burjuvazilerinin ufak adanın kaynaklarını kontrol etme kavgasına girişmiş olmalarıdır. İngiliz burjuvazisi, günlükk gazetesi Guardian aracılığıyla, emperyalist rekabetin ne denli sorumlu olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmekten geri durmamaktadır: "Şimdi Haiti'ye 'insani yardım' gönderme işine girişmiş olan soylu 'uluslararası topluluk' şu anda dindirmeyi amaçladığı acılardan büyük ölçüde sorumludur. ABD 1915'te ülkeyi işgal ettiğinden beri Haiti halkının eski devlet başkanı Jean-Bertnard Aristide'nin deyimiyle 'mutlak sefaletten onurlu açlığa' geçişi yönündeki bütün çabalar şiddetle ve bilinçli olarak ABD hükümetleri ve onun kimi müttefiklerince engellenmiştir.
Aristide'nin kendi hükümeti (ki %75'lik bir oyla seçilmiştir) birkaç bin kişinin canına malolan ve nüfusu kızgınlık içerisinde bırakan uluslararsı alanda tezgahlanmış kanlı bir darbe ile böylesi müdahalelerin son kurbanı olmuştur. BM de ülkede bir hayli geniş ve aşırı derecede çok ücrete malolan bir istikrar ve barış güvü barındırmaktaydı... Bu 'uluslararası topluluk', 2004'ten beri aslında Haiti'ye hükmetmedenlerdir... Bugün Haiti'ye acil durum yardımı gönderme yarışına girmiş olan bu ülkeler, geçtiğimiz beş sene içerisinde BM'nin görev yetkisinin ilk askeri amacının ötesine geçmesine sürekli hayır oyu vermişlerdir. Bu 'yatırımın' açlığın önüne geçmesi veya tarımsal gelişim için saptırılmasının sistematik olarak önüne geçilmiştir. Bu yaklaşım, bugün uluslararası 'yardım'ları şekillendiren yaklaşımdır."
Ki bu da hikayenin yalnızca bir parçasıdır. ABD ve Fransa, adanın kontrolü için darbeler, şiddet ve adada yaşan erkekleri, kadınları ve çocukları hergün terorize eden silahlı milisler aracılığı ile kapışmakta idi.
'Uluslararası dayanışma'nın etrafındaki medya sirki dolayısıyla dayanılmaz derecede miğde bulandırıcıdır. Farklı devletler 'kendi' STKları, 'kendi' erzak yardımları ile prim yapmaya çalışmakta, 'kendi' kurtarma ekiplerinin enkazlardan çıkarttığı insanların en iyi resimlerini utanmadan gösterip durmaktadırlar. Daha da korkuncu, Fransa ve Amerika, bu olay üzerinden amansız bir etkinlik savaşına girişmişlerdir. İnsancıllık namına faaliyetlerinin kontrolünü ele almak için, faaliyetleri koordine etme bahanesi ile askeri filolar gönderildi.
Bütün depremlerde olduğu gibi, uzun vadeli yardım iddiaları, yeniden inşa ve gelişim sözleri hiçbir anlam taşımamaktadır. Geçtiğimiz on yıl içerisinde:
-Türkiye'de 1999'daki 17 Ağustos Depremi'nde 15.000 kişi hayatını yitirdi;
-2001'de Hindistan'da 14.000 kişi hayatını yitirdi;
-2003'te İran'da 26.200 kişi hayatını yitirdi;
-2004'te Endonezya'da (deprem sonucu yükselen ve Afrika'ya kadar can alan devasa Tsunami etkisiyle) 210.000 kişi hayatını yitirdi;
-2005'te Pakistan'da 88.000 kişi hayatını yitirdi;
-2008'de Çin'de 70.000 kişi hayatını yitirdi;
Her defasında, 'uluslararası topluluk' çok üzüldü ve acınası azlıkta yardım gönderdi, fakat asla durumu gerçekten iyileştirecek kalıcı yardımlarda bulunmadı, bir tane depreme dayanıklı bina dahi yaptırılmadı. İnsancıl yardım, kurbanlarla gerçek dayanışma, böylesi felaketlerin engellenmesi kapitalizm için karlı faaliyetler değildir. Varsa insani yardım, bu sömürü düzeninin insancıl olabileceği izlenimi yaratmayı amaçlayan ideolojik bir sis perdesi işlevi görür ancak; yoksa askeri güçlerin harekete geçmesi ve dünyanın şu veya bu bölgesinde etkinlik kazanması için bir bahane işlevi görür.
Burjuvazinin insancıllık ve uluslararası dayanışma yalanlarının arkasındaki iki yüzlülüğü tek bir örnek bile ifşa eder: Fransa göçmenlik bakanı Eric Besson, Haiti'li 'yasadışı' göçmenlerin sınırdışı edilerek ülkelerine geri gönderilmelerine "geçici" olarak ara vermiştir.
Haiti nüfusunu vurmuş olan dehşet, yalnızca devasa bir hüzün hissi yaratabilir. İşçi sınıfı, her felaketten sonra olduğu gibi, muhtelif maddi yarım çağrılarına yanıt vererek bu duruma dair birşeyler yapmaya çalışacaktırç Böylelikle kalbinin insanlık için attığını, dayanışmanın sınırları olmadığını yine gösterecektir.
Fakat herşeyden önemlisi, bu dehşet, bu hüzün işçi sınıfının öfkesini ve mücadele etme iradesini güçlendirmelidir. Haiti'de ölenlerin vebali tabiatın veya kaderin değil, kapitalizmin ve onun devletlerinin boynunadır.