Bir yılın ardından Yunanistan

 

Bir sene önce Yunanistan sokaklarında, polisin Alexandros Grigopoulos isimli genç bir anarşisti katletmesinin ardından devasa mücadeleler gerçekleşmişti. Öte yandan sokaklarda, okullarda ve üniversitelerde gerçekleşen bu hareket, iş yerlerindeki mücadele ile bağlar kurmakta ciddi bir biçimde zorlanmıştı. Hareketi destek amaçlı tek bir grev gerçekleşti. Bu grev, ilk okul öğretmenlerinin yalnızca sabah saatlerinde gerçekleşmiş olan greviydi. Oysa Yunanistan'daki bu hareketin gerçekleştiği sırada, bir genel grev içeren kitlesel işçi eylemleri de olmaktaydı.Bağlantılar buna rağmen kurulamadı.

 

Bununla birlikte Yunanistan'da işçi eylemleri, protesto hareketinin bitişinin ardından da devam etti. Çalışma Bakanı Andreas Lomberdos'un önümüzdeki üç ay içinde milli borç krizinden sıyrılmak için alınması gerekecek önlemlerin katliamlarla sonuçlanacağına dair uyarısı, durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Lombardios uyarısının sonunda "Bunu engellemek için elimizden pek bir şey de gelmiyor" demeyi de ihmal etmemiştir. Geçtiğimiz ayın başlarında Yunanistan başbakanı, parlamentoya hitabında milli borç krizini, "1974'ten beri ilk ulusal egemenlik krizi" olarak tanımlamıştı. Yeni "sosyalist" hükümet, şu anda bütün burjuva partilerini birleştirecek ve anayasanın tanıdığı kitle toplantısı, eylem yapma ve greve gitme hakkını çiğneme yetkisine sahip olacak bir olağanüstü milli birlik hükümeti kurmak için kolları sıvamış vaziyette.

 

Hükümet 'ıslahatlarını' (yani işçi sınıfına saldırılarını) uygulamaya geçirmeden önce dahi geniş bir işçi mücadeleleri dalgası gerçekleşmişti. Geçtiğimiz iki ay içerisinde liman işçileri, Telekom işçileri, çöpçüler, doktorlar, hemşireler, anaokulu ve ilkokul öğretmenleri, taksiciler, demir-çelik işçileri ve belediye işçileri, farklı gözükmelerine rağmen devletin ve sermayenin krizin bedelini işçiye ödetmek için yapmak durumunda kaldığı aynı saldırılara karşı greve çıktılar.

 

Devletin şu anda zaten mücadeleci olan bir işçi sınıfına karşı daha da ciddi saldırılar gerçekleştirmek zorunda kalmakta olduğu gerçeği, krizin Yunanistan'ı ne denli derinden etkilediğini gözler önüne sermektedir. Bakan Lomberdos, devletin yeni önlemlerinin "ancak şiddetli bir biçimde uygulanabileceğini" söyleyerek durumun ne denli vahim olduğunu da açık etmektedir. Öte yandan bütün işçi kesimlerine karşı gerçekleştirilen saldırılar, işçilerin ortak talepler üzerinden ortak bir mücadele gerçekleştirmesini de mümkün kılmaktadır.

 

Bu mücadelelerin arkaplanında Yunanistan'da artan öğrenci eylemleri, ülke genelinde çiftçilerin gerçekleştirdiği yol kapama protestoları, Alexandros'u katleden polisin duruşmasının 22 Ocak'ta, toplumsal hareketlere dizgin vurabilmek için zaten ertelendikten ve başkent Atina'nın dışına alındıktan sonra başlaması ve başka polislerinin de bu arada işkence suçundan tutuklanması, muhtelif silahlı solcu grupların parlementonun bombalanmasını içeren eylemlilikleri gibi olaylar da Yunanistan'da şu sıralar gerçekleşmektedir. Bütün ülkenin kontrolden çıkmakta olduğu, su götürmez bir gerçektir.

 

Yine de şu anda asıl önemli olan, işçi sınıfının kendi yöntemleriyle kendi çıkarları için mücadele etmeye hazır olup olmadığı ve sahte 'dost'lara karşı ne denli dikkatli olabileceğidir. KKE (Yunan Komünist Partisi) daha bir sene önce protestocuları "karanlık yabancı güçlerin" gizli ajanları ilan etmişken şimdi "işçi ve çiftçilerin haklarını savunurken bütün mücadele biçimlerine başvurma hakları vardır" diyor. Eski üsluplarına dönmeleri çok zaman almayacaktır. Dahası pek çok sınıf mücadelesi, şu ana dek sendika kontrolünde gerçekleşmiş ve dolayısıyla bir veya iki günle sınırlandırılabilmiştir.

 

Son olarak belirtmemiz gereklidir ki silahlı gruplar da işçi sınıfını ileri götürecek bir yol ortaya koymamaktadırlar. İşçiler sınıf dayanışmalarını, bilinçlerini ve kendilerine güvenlerini kendi mücadelelerinin bir parçası olarak ve kendi örgütlülük biçimleini ortaya çıkartarak inşa ederleri, televizyonlarda solcu radikallerin patlattığı bombalara dair haberleri izleyerek değil. Kendi mücadelelerini nasıl örgütleyeceklerini tartışan bir işçi kitle toplantısının sesi, hakim sınıfı bin bombadan daha çok korkutur.

 

Tags: