EKA tarafından tarihinde gönderildi
Bu yazı Enternasyonel Komünist Akım'ın Hindistan'daki yayın organı Komünist Enternasyonalist (Communist Internationalist) tarafından yazılmıştır. Çeviri Kara Kızıl Notlar tarafından yapılmış ve ilk olarak Kara Kızıl Notlar Ekim-Kasım-Aralık 2006 Sayısında basılmıştır.
[13 Haziran 2006]
20 Mayıs ile 6 Haziran 2006 tarihleri arasında Bangladeş'in başkenti Dhaka'nın içinde ve etrafındaki sanayi bölgelerinde yoğunlaşmış olan yaklaşık 1.8 milyon tekstil işçisi bir kitlesel proleter isyanı niteliğine varan muazzam bir eşzamanlı kitlesel vahşi kedi grevleri serisine girişti. Bu dönem boyunca, özellikle de işçilerin isyanının zirvede olduğu 20 ve 24 Mayıs arasında, yaklaşık 4000 fabrikanın işçisi iş bıraktı. Bu işçiler, gettolarından katılan işçilerle birlikte sürekli eylemlerde bulundular ve başkenti diğer büyük sanayi şehirlerine bağlayan yolları kestiler. Bu kitlesel isyanla yüz yüze kalan burjuvazi büyük bir baskı ve sindirme harekâtını devreye soktu. Resmi kaynaklara göre ilk haftada en azından 3 işçi vurularak öldürüldü, 3000'i yaralandı ve birkaç bini tutuklandı.
Her ne kadar 2526 Mayıs'ta burjuvazi işçi isyanının zirve noktasından paramiliter güçleri devreye sokarak ve sendikaların da yardımıyla geriletmeye başlamış olsa da, isyan 6-7 Haziran'a dek sürdü. Farklı İhracat İşleme Bölgeleri (İİB) ve sanayi bölgelerindeki işçiler vahşi kedi grevlerine ve gösterilere devam ettiler - çoğu tekstil fabrikası kapalı kaldı. Devlet fabrikaların ancak düzen tamamen sağlandığında 8 Haziran'dan sonra açılacağını açıkladı.
Bangladeş'teki İşçilerin Barbarca Sömürülmesi - ‘Taşeronlaşma ve Ekonomik Büyüme'nin Gerçek Yüzü
Bangladeş'in durgun ekonomisinin ortasında hazırgiyim sektörü burjuvazinin övündüğü tek sektördür. Bu sektör tümüyle ihracata dönük ve çoğu uluslararası alıcılara çalışan 4400'ün üzerinde birimden oluşmakta. Bazıları uluslararası şirketlere aittir. Hazır giyim fabrikalarının çoğu Dhaka içinde ve etrafında kümelenmiş olan Ghazipor, Savar, Ashulia, Mirpur, Tejgaon, Mohakhali, Uttara, Wari ve Tongi gibi İhracat İşleme Bölgeleri ve sanayi bölgelerinde bulunmakta. Tekstil ve hazır giyim ihracatı 9.3 milyar dolarlık Bangladeş ihracatının %70'ini oluşturuyor.
Sektörde 1.8 milyon işçi çalışmakta ve bunların %90'ı kadın. Tekstil işçileri Bangladeş işgücünün %40'ını oluşturmaktadır. Bangladeş'teki tekstil işçilerinin vahşi biçimde sömürülmesi kapitalizmin merkezi tarafından taşeronlaştırılmış üçüncü dünya ülkelerindeki pek çok sektördeki işçilerin durumu ile benzer. Asgari ücret aylık 900 Takka yani 14 dolar. Bu ücret bile tekstil ve diğer sektör fabrikalarının yarısında ödenmemekte.
Ancak açlık ücretleri vahşi sömürünün tek ifadesi değil. Birkaç yıl önce yasal iş haftası 72 saate uzatıldı, fi ili işgünü ise sık sık 16 saati bulmakta. Tekstil sektöründe haftalık tatil yok - isyanın taleplerinden biri zorunlu haftalık tatil idi. Resmi tatil veya yıllık izin de bulunmamakta. Ayrıca patronlar "yangın ve işyerinin yıkılması gibi işyeri kazalarında ölen işçi sayısının 4000'i bulmasının da gösterdiği gibi, işyeri güvenliğine ilişkin pervasız bir umursamazlık içindeler." (New Age, 24th May 2006).
Görünen o ki burjuvazi bu vahşi sömürü koşullarında sahte temsil olanağını bile çok görmekte, egemen çetelere bağlı olan sendikalar dahil, tekstil fabrikalarında hiç bir sendikanın örgütlenmesine müsaade edilmiyor. "5000 fabrikadan sadece 100'ünde sendika bulunmakta" (New Age, 3rd June 2006.) Burjuvazinin işçileri kontrol etme araçlarından biri olan sendikaların bu yokluğu işçi isyanının gücünde ve şiddetini arttıran önemli bir etken.
Kitlesel Bir İsyanın Kıvılcımları
Haberlerde yer aldığı üzere son birkaç aydır tekstil fabrikalarında kimi işçi mücadeleleri patlak vermekte. Ancak bunlar genelde tekil fabrikalarda yaşanan, tekil patronlara yönelik talepleri olan direnişlerdi. İsyanın kıvılcımı olan Dhaka'daki FS Sweater fabrikasındaki olaylar işçilerin son aylardaki talepleri çerçevesinde sürdürdükleri mücadeleye dayanıyor.
20 Mayıs 2006'da FS Sweater fabrikasında ücret artışı ve daha önceki olaylarda tutuklanan arkadaşlarının salıverilmesi talepleriyle saat 8:00de sitin (iş başında durup iş yapmama) eylemine başladılar. Patron işçileri kilitledi, suyu ve elektriği kesip polisi çağırdı. Polis 11.00'de gelir gelmez özel güvenlik ile birlikte saldırıya geçti ve 12 işçi yaralandı, 6 yaralı tutuklandı. İşçiler bu koşullarda fabrikadan dışarı çıktılar.
Öfkelenen işçiler fabrikanın hemen dışındaki Dhaka Mymensingh otoyolunu kestiler. FS Sweater işçilerine yaşadıkları mahallelerden binlerce başka işçi ve onların aileleri katıldı. İşçiler talepleri için ve polis saldırısına karşı yürüyüşe geçtiler. Polis gelen ek kuvvetlerle silah kullanarak karşılık verdi ve mahallelere girerek işçilere ve ailelerine şiddetle saldırdı. İşçiler ve aileleri karşı saldırarak polisi biraz olsun uzaklaştırdı. Otoyolda trafi k akşama kadar kitli kaldı.
Günün bilânçosu şuydu: Bir işçi polis tarafından FS Sweater fabrikası önünde vurularak öldürüldü ve resmi rakamlara göre 80 işçi kurşunla yaralanmıştı. Yaralı ve öfkeli işçiler mahallerine geri dönerken, polis baskısının ve ölen işçinin yankısı Dhaka'nın işçi semtlerinde kulaktan kulağa yayılmaktaydı. Sonraki gün 21 Mayıs Pazar'dı. O gün hiçbir olay olmadı, ancak polis zulmünün yankısı yayılmaktaydı. Bu noktada burjuvazi Pazartesi ciddi bir olay beklemiyordu ve sendikaları veya polisi kullanarak ya da politik yollardan hiçbir önleyici müdahaleye kalkışmadı. Farklı solcu fraksiyonlar polis saldırısını ‘lanetleyen' bildiriler yayınlamakla meşguldüler.
Birikmiş Öfkenin Şiddetli Patlaması
İşçiler arasında bu isyanı olanaklı kılan ne türden öz örgütlenmeler ve eşgüdüm biçimlerinin örgütlendiğini bilemiyoruz. Ancak bu örgütlülükler son derece basit, esas olarak enformel ve aynı bölgede yaşayan işçiler arasındaymış gibi görünmekte. Dhaka içindeki ve çevresindeki pek çok bölge ve semtteki işçileri birleştiren şey vahşi sömürüye, baskıya ve son polis zulmüne karşı duydukları alev alev yanan öfkeydi. Bu öfkenin derinliği kendisini sonraki birkaç gün boyunca işçiler ve devletin zor güçleri arasında gerçekleşen yaygın çatışmalarda gösterdi. Bu büyük öfke ayrıca birkaç yüz fabrikanın yakılmasın ifadesini buldu.
22 Mayıs 2006 Pazartesi günü hareket Dhaka'nın bir diğer banliyösü olan Savar İİB'nde baş gösterdi. Universal Garments Limited fabrikasının işçileri sabah fabrikanın önünde ödenmeyen ücretlerini talep etmek için toplandı ve fabrikanın özel güvenliği tarafından saldırıya uğradı. Saldırıya uğrayan işçiler dağılmak yerine komşu fabrikalara yöneldiler ve diğer fabrikaların işçilerini desteğe çağırdılar. Başka işçilerle beraber bir fabrikadan öbürüne giderek işçileri kendilerine katılmaları için çağırdılar - bir noktada 20.000'den fazla işçinin bu militan kitleye dâhil oldu. Savar İİB ve New İİB'nde bulunan yüzlerce fabrika öğleden sonraya gelindiğinde greve katılmıştı. Dhaka'nın dışına giden otoyollar kesilmişti. Grevci işçiler kendilerine saldırmak üzere yollanan polise ve paramiliter güçlere karşı saldırılarda bulundular. Devletin zor güçleri Dhaka'nın farklı bölgelerinde işçilere ateş açtı. Yüzlerce işçi kurşunla yaralandı ve ölenler oldu. Yeni ölüm haberleriyle öfkelenen başka bölgelerden işçiler de fabrikalarından sokağa döküldüler.
23 Mayıs'ta Dhaka'nın tüm sanayi bölgeleri genel bir isyan halini alan hareketin sonucunda paralize olmuştu. İşçilerin çoğunluğu çalışmayı bırakıp, polis baskısına son verilmesi, tutuklananların serbest bırakılması, daha yüksek asgari ücret, haftalık izin günü, ekstra iş için fazla mesai ücreti, yıllık izin talepleriyle sokakları doldurdu. Dhaka otoyollarının çoğu bloke edilmişti. Dhaka'nın banliyölerinden ve merkezinden binlerce işçi başkenti felce uğratmıştı. İşçiler ve devlet güçleri arasında pek çok çatışmalar gerçekleşiyor, paramiliter güçler işçilere yer yer ateş açıyordu.
Burjuvazi durumun ciddiyetinin bilincine vardı ve tüm politik ve baskı gücünü seferber etti. Patronlar şehre ordunun müdahale etmesi çağrısı yaptı. 23 Mayıs akşamında Bangladeş Alayları (Sınır Güvenliği Gücü) isyan bölgelerine güçlü ve kalabalık bir şekilde çıkarma gerçekleştirdi. Tekstil işçileri arasında hiçbir varlığı olmayan farklı politik çetelere (BMP, AB, Solcular) ait ‘merkez sendikalar' bir araya getirildiler ve bir talepler listesi oluşturdular. 23 Mayıs akşamı bu ‘sendika koordinasyonu' talepleri açıkladı.
Bangladeş Alayları'nın devreye sokulmasına rağmen 24 Mayıs'ta da işçilerin isyanı sayesinde fabrikalar kapalı, şehir ve banliyöler felç edilmiş şekilde kaldı. Ancak bu kez hükümet patron örgütü BGMEA'yı, yeni uydurulmuş ‘sendika koordinasyonu' ile toplantı yapmaya zorladı. Aynı günün akşamında Çalışma Bakanı bir yanında BGMEA, öbüründe sendika temsilcileri ile patronların işçi isyanının tüm taleplerini kabul ettiğini açıkladı. 3000 Taka'lık asgari ücret, haftalık zorunlu izin ve diğer tatiller, 8 saatlik işgünü ve ekstra çalışma için fazla mesai ücreti talepleri patronlar tarafından kabul edilmişti. Sendika koordinasyonu "şimdi işlerinize dönme zamanı" diye buyurdu. Ancak birkaç gün sonra işçi isyanı geri çekildiğinde BGMEA temsilcileri 24 Mayıs anlaşmasına uymayacaklarını açıkladı.
İşçi isyanının şiddeti 25 Mayıs'tan sonra azalsa da öfkeleri ve isyanları kaynamaya ve patlamaya devam etti. 29 Mayıs ve 4 Haziran arasında işçiler ve devletin güçleri arasında yeni bir taze isyan ve çarpışma yaşandı. Bu yeni grev dalgası 24 Mayıs anlaşmasının uygulanmamasından dolayı patlak verdi. Bu 6 gün boyunca bir işçi öldürüldü, yüzlercesi daha yaralandı. Savar ve diğer İhracat İşleme Bölgeleri yine grevci işçiler tarafından kapatıldı. Bu işletmeler 8 Haziran'da çok daha büyük çaplı paramiliter güçlerin devreye sokulmasıyla açılabildi.
Sendikaların Rolü
Bangladeş burjuvazinin en önemli politik zayıflıklarından biri demokratik aygıtlarının ve dolayısıyla da demokrasi yutturmacasının hassaslığı. Şimdiki başbakan Khalida Zia suikaste uğrayan askeri diktatör Zia Ur Rahman'ın karısı. Bangladeş'in kısa tarihinde başka askeri diktatörler de bulunmakta. Politik işleyişi ana burjuva fraksiyonlar - Khalida Zia'nın Bangladeş Milliyetçi Partisi (BMP) ve Hasina Sheikh'ın Avam Birliği (AB) arasındaki çete savaşlarına, suikastlara, ölümlere ve büyük çaplı bombalamalara gömülmüş durumda. Bu hassaslığın sebebi Çin ve Hindistan arasındaki Bangladeş'i kontrol altına alma mücadelesi. BMP Çin ile AB ise Hindistan ile müttefik.
Devlet yapısının zayıflığı nedeniyle burjuvazi özellikle de tekstil sektöründe bir sendika aygıtı kuramadı. Burjuvazinin bu zayıflığı işçilere kendi isyanlarını geliştirme ve birkaç gün için isyanlarına böylesi bir güç kazandırma imkânı verdi. Ancak burjuvazi durumun arz ettiği tehlikeyi gördüğünde bu isyanı hemen ıslah etmeyi önüne koydu. Derhal fabrikalarda hemen hiçbir varlığı olmayan, resmi ve bürokratik düzeyde bir sendika koordinasyonu kuruldu. Bu koordinasyon ve patronlar arasındaki anlaşma radyo, TV ve gazeteler yoluyla geniş bir şekilde propaganda edildi. Sendikalar işçiler için mücadele veriyormuş gibi gösterildi. ‘Sendika hakkı' talebi ne sürüldü ve ön plana çıkarıldı. Her ne kadar işçiler - isyanın 6 Hazirana dek sürmesinden ve sendikaların isyanı kontrol altına alamamasından anlaşıldığı gibi sendikaların yalanına kolayca kanmasalar da, işçilerin öz örgütlülüklerinin oluşturulmadığı koşullarda sendika yalanları tamamen etkisiz de kalmadı.
Burjuvazinin kendisi önceki dönemde aldığı tedbirlerin - özellikle de sendikalara müsaade etmeyişinin tehlikelerini gördü. Burjuvalar defalarca ‘eğer sendikalar orada olsaydı', ‘eğer işçilerin demokratik haklarına saygı gösterilseydi' işçi hareketinin böylesine patlamayacağını dile getirdiler.
Tekstil İşçileri İsyanının Dersleri
Tekstil işçilerinin bu isyanının Bangladeş işçi sınıfının tarihindeki en büyük ve en militan mücadele olduğuna şüphe yok. Tüm eksiklerine rağmen işçiler vahşi sömürüye karşı kitlesel bir başkaldırı gerçekleştirdiler. Vahşi zulüm karşısında mücadelelerini kahramanca sürdürüp, geliştirebildiler. Bu isyanın patlaması ve tüm baskıya rağmen neredeyse 20 gün boyunca sürmesi, işçi sınıfının kavga vermekteki muhteşem kararlılığını ve iradesini işaret etmektedir. Kapitalist sömürüye karşı işçi sınıfının verdiği mücadeledeki önemli bir atılımdır. Burjuvazinin her yerde bu harekete dair haberlerin yayılmasını önlemeye çalışmasının nedeni budur.
Bangladeş'teki bu deneyim sendikaların fiziksel eksikliğinin yeterli olmadığını göstermekte. Önemli olan şey işçi sınıfının sendikaları bilinçli olarak reddedebilme kapasitesinin gelişmesidir. Bundan da önemli olan ise kendi öz örgütlerini kurma yeteneğinin gelişmesidir. Bangladeş örneğindeki bu anlamdaki gelişim düzeyi henüz başlangıç seviyesindedir. Her ne kadar bu hareket işçilerin polise karşı durmaları sayesinde büyüdüyse de, işçi öz örgütlerinin yokluğunda yer yer bozguncu bir karakter aldı. Bazı zayıflıklar Bangladeş işçi sınıfının deneyimsizliğinden kaynaklandığı açıktır. Ve bu durum dünya işçi hareketinin deneyiminin yaygınlaştırılmasının önemine işaret etmektedir. Komünist solun devrimci örgütlerinin görevi, işçilerin kendi sınıf kimliklerinin ve tarihsel hedeflerinin - yani sadece Bangladeş'teki değil tüm dünyadaki işçi sınıfının kapitalizmin vahşi sömürüsünden kurtulmasının tek yolu olan komünist devrimin bilincine varmalarına yardımcı olmaktır.