Mücadelelerimizi Nasıl Kontrol Edebiliriz?

Yaşayan bir mücadele, birçok kırılma ve dönüş yaşar. Uçan grev gözcüleri, barikatlar, iş bırakmalar, bildiriler, kendiliğinden eylemlilikler, vb. sınıf mücadelesinin alışılagelmiş ifadeleridir ve biz işçi sınıfından, gelecek kavgalarında başkalarını da ortaya çıkaracağını bekleyebiliriz. Ancak her mücadelenin merkezinde kitle meclisleri ya da kitle toplantıları kaçınılmaz bir biçimde bulunur. Burası bizim mücadeleyi nasıl ileriye taşıyabileceğimizi konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz ve kararlaştırabileceğimiz yerdir. Kitle meclisi/kitle toplantısı, işçilerin mücadeleyi açık bir şekilde tartışılabildiği ve kararlara kolektif olarak ulaşılabileceği yerdir. Ve bu nedenden ötürü, her türden sabotaj için büyük bir risk taşırlar.

Kitle meclisleri, işçilerin mücadelesinin akciğerleri

Mücadelenin aktif olmadığı zamanlarda, sendikalar, kendileri birçok tekdüze toplantı düzenlerler. Hepsi de çokça benzerdir. Az sayıda sıradan sendika üyesi ya da sendikalı olmayan işçilerin seyirci olarak katıldığı ve zaman zaman fikirlerinin de sorulduğu ama esasen 'resmi görevliler'in kendi aralarında tartışma yürüttüğü ve onlar tarafından idare edilen sendika toplantıları için şirketlerin tamamı, zaman ayırırlar. Şaşırtıcı olmayan biçimde, bu toplantılar az sayıda insanın ilgisini çeker. Çoğu işçi onlarla hiç ilgilenmez.Mücadele patlak verdiğinde, son zamanlarda olduğu gibi, sendikalar uyum sağlarlar ve farklı bir oyun oynarlar:

* Ellerinden geldiğince, tartışmayı mümkün olduğunca az insan ile kısıtlarlar. Ya hiçbir şey yapmaz, ya da sinsice propagandayı minimumda tutarlar.

* Kimi zaman, proleter saflardaki öfke taşar. O zaman, kendi kontrollerinin dışındaki beklenmedik toplantı ve tartışmaları engellemek için, sendikalar bir dizi toplantı çağrısında bulunurlar. Ancak bu toplantılar sektör sektör, işletme işletme, meslek meslek örgütlenirler... Ve bu yolda sendikalar, sınıf güçlerini güçlendirmek ve birleştirmek yerine onların bölünmeleri yönetir, onları tahrip eder, enerjileri dağıtır ve israf ederler. Şu anda, demiryollarında, tren personelleri, istasyon çalışanları ve ofis işçileri için hususi toplantılar yapıyorlar... Toulouse bölgesindeki bazı hastanelerde, sabotaj sınırları gülünçlük noktasında: her kat ayrı toplantılar alıyor!

* Sendikalar bu toplantıların kontrolünü sağlamak için her türden kirli oyuna başvuruyor. Paris'teki Gare de l'Est'de Perşembe günü, 14 Ekim sabahına bir kitle toplantısı kararlaştırılmıştı. Demiryolu işçileri kolektif olarak, grevi devam ettirmeye ya da sonlandırmaya yönelik karar ile yüzleşmişlerdi. Ancak en nihayetinde, sendika görevlileri bunu kendi aralarında, bir gün önce, 13 Ekim Çarşamba günü oyladıklarını açıkladılar. Kitle meclisine katılmak için bir sebep yoktu çünkü karar çoktan alınmıştı. Ve doğrusu, nerdeyse kimse o gün orda değildi. Bu işçi sınıfının kolektif yaşamını, mücadeleler içerisinde yok etmenin bir yoludur! Bu, düstura göre bir sendika sabotajıdır!

‘Kitle Meclisi Nedir?' yazısında, Gers CNT-AIT'i (Sia32.lautre.net), ‘kitle meclisleri için tehditler'i çok doğru bir şekilde tanımlamıştı:

"* Tartışmanın tekelleştirilmesi: Kitle meclisi anti-demokratikleşir. Bunun klasik örneği, sendika görevlisinin moderatör rolünü üstlenmesi, tartışmalara katılımının cevabını vermek ya da fikirlerini sistematik olarak vermek minvalinde olmasıdır. [...]

* Kitle meclisi içerisinde demokrasinin yokluğu: Oylamaya saygı duyulmaz. Gündem ihlal edilir, çoktan alınmış kararları için birçok kez oylama yapılması istenir ki bu işleyiş içinde var olan herkesin gücünü tüketir. Sıklıkla toplantının sonunda, toplamın bütünlüğünü ve cüretini zedeleyen kararlar alınır.

* Kitle meclisinin etkisizleştirilmesi: Toplantılar ne kadar verimli olmuş olursa olsun, başarılanları temel alıp üstüne inşa etme kapasitesi yoktur çünkü takip edecek toplantılar planlanmaz. Sıklıkla grevdeki işçilerin kitle meclislerine, militanlıklarını kısır bir gevezelikle boğarak isyanlarını etkisizleştiren; işçilerin öfkelerini dışa vuracakları duvarları sesler aksettiren bir oda muamelesi yapılır."

İşçilerin gerçek meclisleri tam tersi olmalıdır

Onlar tüm sektörel ve kosporatist bölünmeler ile yollarını acilen ayırmalıdır. Onlar sadece hangi kategoriye girdiklerine bakmaksızın tüm çalışanlara değil, aynı zamanda özellikle diğer işletmelerden işçilere, emeklilere, geçici ve işsiz işçilere, kolej ve lise öğrencilerine... hareketin genişlemesinde rol almak isteyen ve kendilerine "Nasıl mücadele ederiz?" sorusunu soranlara da açık olmalıdır. Ve tekrar, Gers'li anarko-sendikalist örgütün yazdığı gibi:

"Kitle meclisi demokratiktir ve dolayısıyla belirli zaman aralığında herkese eşit konuşma imkanını ve farklı tartışma başlıklarına eşit yer verilmesini güvence altına alır. Bu konuşma imkanı moderatöre verilen vekalet tarafından güvence altına alınır. [...]

* Kitle meclisi kararlar alır, bu el kaldırarak gerçekleşir [...].

* Kitle meclisi düzenli bir şekilde toplanır, karar ve tartışmaların kaydını tutar. Kayıtlar, toplantının başında atanan ve sonrasında GA'nın tartışma ve kararlarını duyurmaktan sorumlu bir sekreter tarafından tutulur. Kitle meclisi toplantısı sonraki toplantının tarih ve yerini belirler."

Bu son noktalar çok önemlidir. Bir kitle meclisi gerçekten sadece "işçilerin öfkelerini dışa vuracakları duvarları sesler aksettiren bir oda" değildir. Besbelli ki; bu konuşmak için bir araya gelinen bir yer, nitekim işçilerin kendilerini gerçekten ifade edebilecekleri nadir yerlerden biri. Ancak kitle meclisi aynı zamanda işçilerin birleşebilecekleri de bir yer:

* Burası, sınıfımızın kolektif kararları alabildiği yerdir. Bu nedenle yazılı metinlerin ve olası eylemlerin (el kaldırılarak oylama yapılması yoluyla) benimseneceği böyle bir toplantı almak zaruridir.

* Burası, mücadelenin yayılması için karar alabilen ve bunu örgütleyebilen yerdir. Mücadeleyi yaymak amacıyla coğrafi olarak en yakın ve en savaşçı olan işçileri mücadeleye katılmaları için çağırabilecekleri yerlere (fabrikalar, bürolara, hastanelere) ya kendisi gider ya da büyük delegasyonlar gönderir.

* Ve bu, mücadele içinde farklı bölüm ve sektörler arasındaki koordinasyonun nasıl inşa edildiğine denk düşer. Gerçekten de, kitle meclisleri arasında kendi komiteleri yoluyla, seçilmiş, onlara karşı sorumlu ve herhangi bir anda yeniden geri çağrılabilir olan delegeler yoluyla koordinasyon olmalıdır.

Emekliliğe karşı mevcut saldırılar, işçilerin öfkesinin derinliğini, huzursuzluğunun boyutunu, azimlerini ve kitlesel olarak seferber olabilme yeteneklerini açıkça gösterdi. Ama sınıfımız, bugün, mücadele içinde bağımsız ve özerk kitle meclislerinde kendisini bilfiil kolektif olarak örgütlemeyi henüz başaramadı. Bu, mücadelenin başlıca zayıflığıdır. Bu, proletaryanın, eğer mücadelesinin gerçek kontrolünü alacak ve sermayeye karşı birliği ve dayanışmasını açıkça sergileyecekse, gelecekte zaruri olarak atması gereken bir adımdır.

EKA, (22.10.2010)

 

Tags: