Bülent Ersoy'un Yorumları ve Savaş

 

 

"Eğer çocuk doğurabiliyor olsaydım onu gömmeyi kabul edemezdim"

 

Bülent Ersoy bu yıl 24 Şubat'ta "popstar alaturka" adlı programda, insanların savaşta ölmesine dair duygularını açıkladığında, bu ülkedeki birçok kadın ve erkeğin duygularını da ifade etmiş oldu. Hiçbir ebeveyn çocuklarının eve tabut içerisinde dönmesini istemez. Ancak Ebru Gündeş milliyetçi klişeler üzerinden "şehitlerin ölmediği" lafazanlığı yaparak ve kendi oğlunu askere nasıl göndereceğini anlatarak militarizmi savunmuştu.

 

"Sonra oğlunuzun ölü bedenini elinize alırsınız"

 

Bu noktada hatırlanması gereken Ebru Gündeş'in artık Fatih'ten yoksul bir genç kız olmadığı tersine herkesin tanıdığı ünlü bir pop şarkıcısı ve televizyon yıldızı olduğu. Herkesin bildiği gibi Türkiye'nin güneydoğusundaki savaşta zenginlerin çocukları değil yoksulların çocukları ölüyor. Ebru Hanım'ın bu anlamda söylemek istediği şey kendi oğlunu "bu toprak, bu devlet, bu ülke" için feda etmeye hazır olduğu değil, işçilerin, köylülerin ve kent yoksullarının çocuklarını feda etmeye hazır olduğuydu. Ebru'nun Bülent'e yönelttiği ve onun "tam anlamıyla kadın olmadığı" yönündeki küçük düşürücü lafları da bu çerçevede anlamak gerekiyor. Bu saçmalıklar başkalarının çocuklarının ölmesini izlemeye hazır olanların ikiyüzlülüğünden başka bir şey ifade etmiyor.

 

"Ne söylediğimin farkındayım. İnsanların acı içerisinde öldüğünü görmek istemiyorum ve anneler ne dediğimi anlıyor. Eğer bana karşı bir dava açılırsa da kendimi savunmaya hazırım."

 

Programdan hemen sonra Bülent Hanım medyanın her köşesinden vahşice bir saldırıya maruz kalmıştı. Şu anda, ona karşı "halkı askerlikten soğutma yönünde propaganda yapmak" ile ilgili TCK'nın 138. maddesinden bir dava açılmış durumda ve 3 yıllık bir hapis cezası onu bekliyor olabilir.

 

"Sürekli savaşa devam, savaşa devam diyoruz... Ve çocuklar gidiyor, sonra ise, cenazeler, kanlı gözyaşları ve acı çığlıklar..."

 

Savaş, yirmi beş yıldır sürüyor. 40.000'e yakın insan öldü. Bundan en çok kimin canının yandığı açık ve bu da kesinlikle zenginler değil. Acı çekenler işçiler, köylüler ve kentlerdeki yoksullar. Bülent Hanım'ın çocuklarını savaşa gönderen annelerin ne hissettiğini anladığına dair söylediklerine karşı, programdan hemen sonra burjuva toplumunun bütün kurumları tarafından histerikçe yürütülen kampanyalara gelince... Bu kampanyalar yürütülürken, Türk bankaları rekor kârlar elde ediyordu. Kuzey Irak'ta barbarca bir emperyalist savaş yürütülüyor ve "anavatan"da da işçiler aşağılayıcı asgari ücrete mahkûm ediliyordu. Tüm bunlardan sonra, zenginlerin işçi sınıfı çocukları için timsah gözyaşı dökmesi, gerçekten öfkelendirici ve iğrenç.

 

Sabri

 

Tags: