Chavez’in Burjuva Devleti Demir-Çelik İşçilerine Saldırdı

Chavez hükümeti - muhalefetin ve sendikaların desteğiyle - Venezuela Demir-Çelik bölgesinde en temel ihtiyaçları için mücadele veren işçilere karşı bir baskı başlattı. Burada Senor Chavez'in ve onun "21. yüzyıl sosyalizmi"nin gerçek yüzünü açıkça görüyoruz.

Burada, Enternasyonal Komünist Akım Venezuela şubesi Internacionalismo'dan yoldaşlarımız tarafından dağıtılan bir bildiriyi basıyoruz. Yoldaşlarımızın Chavezci şantajlara ve baskılara karşı zorlu baskı koşullarında bu eylemi gerçekleştirme çabalarını selamlıyoruz. Proleteryanın mücadelesi uluslararasıdır ve burjuva devletlerinin her türüyle, ister "liberal" olsunlar, ister apaçık diktatörlükler olsunlar, isterse de "sosyalizm" maskesi taksınlar, yüzleşmek durumundadır.

Chavez'in Burjuva Devleti Demir-Çelik İşçilerine Saldırdı

13 aydan uzun süren toplu sözleşme görüşmelerinin ardından koşullar, Ternium-SIDOR demir-çelik işçilerinin canlarına tak etmişti. Aldıkları açlık maaşlarına (Venezuela'da yaşamın en pahalı olduğu bölgelerden birinde asgari ücret civarı bir maaş) ve on yıldan kısa bir süre içerisinde 18 işçinin ölümüne ve düzinelercesinin sakat kalmasına neden olan korkunç çalışma koşullarına karşı büyük bir öfke besleyen işçiler, şirket ücret ve çalışma koşullarına dair taleplerini reddetmesi üzerine birkaç grev faaliyeti yürüttüler.

Medyanın çeşitli kesimleri, şirketin kendisini kurban olarak gösterme kampanyasını yankıladı ve işçilerin isteklerinin şirketin yıllık satışlarının üzerinde olduğunu iddia etti. Bu yalanlar bilgi "karartmasının" bir parçasını oluşturuyorlar ve hem muhalefetin basını hem de resmi basın metal işçilerinin mücadelesinin gerçek nedenlerini saptırmaya çalışıyor. 1990'lardan beri bu işçiler maaşlarda ve çalışma koşullarında kesintilere maruz kalıyorlardı ve yeniden yapılanma programının başlatılması kazanımlarının bölgedeki diğer işçilerden daha az olmasına yol açtı. Metal işçilerinin mücadelesi makul bir yaşam düzeyi ile ilgili. İşçiler, eğer şirketin koşullarını (44 Bolivarlık bir artış şöyle bölünmüştür: ilk başta 20, 2009'da 10 daha, 2010'da 10 daha ve işçilerin performansına göre artı %1.5'luk olası bir zam) kabul ederlerse, yiyecek ve yaşam bedelinin yıllık artışının Venezuella Merkez Bankas'nın pek de güvenilir olmayan iddialarına göre %30'dan daha düşük olmadığı bir ülkede iki yıldan uzun bir süre boyunca maaşlarında ve kazançlarında sefil artışların acısını çekeceklerini biliyiorlar. Hareketin bir başka önemli talebi, (1600 kişilik işgücünün %75''ini oluşturan) sözleşmeli işçileri, onlara daha çok kazanç sağlayacağı için kadrolu yapmak. Dolayısıyla, SIDOR işçilerinin mücadelesi, korkunç çalışma koşullarının yanısıra, bitmez yiyecek fiyatlarında ve genel olarak yaşam pahalılığıyla yüzleşen bölgedeki ve bütün ülkedeki işçilerin mutsuzluğunu ve durumun belirsizliğine karşı huzursuzluğunu ifade ediyor.

Aynı şekilde, şirket, hükümet ve sendikaların temsilcileri arasındaki çatışma da metal işçilerinin canlarına tak etti. Sendikalar sürekli hareketin ilk taleplerini hafifletmeye çabalıyorlar (artık sendika günlük 50 Bolivar "talep ediyor", oysa ki görüşmelerin başında bu rakam 80 Bolivardı). Greve çıkmanın bütün gerekliliklerini yerine getirerek, rezil üçlü (şirket-hükümet-sendika) tarafından kurulmuş kurulmuş yüksek düzey komisyondaki yerlerini aldılar. Bu beyefendiler işçilerin arkasından tartışa dursun, işçiler de demir-çelik fabrikası kapılarında toplandılar ve birkaç defa iş durdurma eylemi gerçekleştirdiler. Bu eylemlerin en önemlisi 12 Mart'ta 80 saat süren ve hareketin radikalleştiğini ifade eden iş durdurma eylemiydi. İşçiler, şirketin ve devletin karşılık vermesi için çok beklemek zorunda kalmadılar: 14 Mart'ta Ulusal Muhafızlar ve polis güçleri acımasız bir şekilde işçileri bastırmak üzere fabrikaya saldırdı, ve 15 işçiyi yaralayıp 53 işçiyi tutukladılar. Bu baskıcı hareketle Chavez hükümetinin maskesi işçilerin gözünde düşmüş oldu: üzerindeki "işçi" üniformasını atıp gerçek üniformasını, ulusal sermayenin çıkarlarını savunma üniformasını üzerine geçirdi. "İşçilerin ve sosyalist" olduğunu iddia eden bu devlet işçilerin kendi talepleri için verdikleri mücadelelere ilk defa saldırmıyor: mesela sadece geçen sene çalışma koşullarını iyileştirmeye çalışan petrol işçilerin maruz kaldığı iğrenç saldırıları hatırlatmamız bile yeterli.

SUTISS sendikası, liderlerinin kendileri de baskılara maruz kalsa da, işçilerin bastırılma çabalarının bir parçası, çünkü görevi hareketin ateşini söndürecek şekilde davranmak. Sendika bir yandan maaş taleplerinin düşürülmesinin pazarlığını yaparken, diğer yandan kendisini hareketin başına koymak istiyor.

Referandum ve millileştirme: hareketin yüzleştiği yeni tehlikeler

İşçilerin ödün vermez tavırları karşısında, burjuvazi yeni bir numara çekmek durumunda kaldı: bu numara her işçiye firmanın önerileriyle hemfikir olup olmadıklarına dair sorular sorulacak bir referandum yapılması fikriydi. Chavist Emek Bakanı (bir Troçkist, veya bir eski Troçkist) tarafından savunulan bu fikir çoktan SUTISS tarafından, çeşitli "koşullar" ile de olsa desteklendi. Sınıfsal içgüdüleri bazı işçileri, sınıfın gerçek gücünün yattığı işçilerin bağımsız toplantılarını el altından çökerterek her işçiyi yaılıtılmış olarak kendisini sandıkta firmaya ve devletten yana veya onlara karşı olarak nitelendirecek "vatandaş"lara çevirmeyi hedefleyen tuzağı reddetmeye yönlendirdi. Bu tuzağa karşı işçiler kendilerini bağımsız toplantıları aracılığıyla ifade etmelidirler.

Harekete karşı kullanılan bir başka tuzak ise sendikaların ve Chavizmin çeşitli "devrimci" kesimlerinin Arjantin sermayesinin temel sahibi olduğu (Venezuella devleti hisselerin %20'sine sahip) SIDOR'u yeniden millileştirme önerisiydi. Bu kampanya mücadele için bir felaket olabilir, zira işçilerin ister Arjantinli ister Venezuelalı olsun, kapitalistlerle yüzleşmekten başka çaresi yoktur. Devletleştirme-millileştirme hiçbir şekilde sömürüyü ortadan kaldırmayacaktır: devlet bürokratı, isterse "işçilerin" yüzüne sahip bile olsa, daima işçilerin maaşlarına ve çalışma koşullarına saldırmak dışında bir seçeneğe sahip olmayacaktır. Sermayenin sol kanadı şirketlerin devletin elinde toplanmasını "sosyalizm"e kısa bir yol olarak sunarken marksizmin temel derslerinden birini gizliyorlar: her devlet ulusal burjuvazinin çıkarlarının bir temsilcisidir ve dolayısıyla proleteryanın düşmanıdır. Chavist burjuvazi bugün kazanabileceği artı değer miktarını arttırmayı amaçlayan, ve "Bolivarcı sosyalizm" adı altında iş yerlerindeki tehlilekeri misyonlar ve birleşik yönetilen şirketler aracılığıyla (Invepal veya Inveval işçilerinin başlarına gelenler gibi) devasa bir şekilde arttırmaktadır.

Bu "Bolivarcı devrimciler" işçilere SIDOR'un uzun yıllardır bir devlet işletmesi olduğunu ve pek çok orayı işleten üst rütbeli devlet bürokratlarına ve onların baskı güçlerine karşı ve işçilerin kendi talepleri için sermayenin fabrikadaki müttefiki olan sendikalara karşı da mücadele etmek zorunda kaldıklarını unutturmak istiyorlar. İşçilerin bu mücadelesi, 70'lerin başındaki ilk Caldera hükümeti, bu işçilerin, işçi sınıfı karşıtı faaliyetleri yüzünden CTV (Confederación de Trabajadores de Venezuela - Venezuela İşçi Konfederasyonu, şu anda burjuva muhalefetine yakın olan bir sendika) donanımlarının bir kısmını yakmalarını da kapsamıştır.

Devlet 1999'dan beri Chavistlerin ellerindedir, fakat sihirli bir şekilde kapitalist niteliğini kaybetmemiştir. Değişen tek şey devletin üzerine "sosyalist" renklerde kıyafetler geçirmesidir; fakat hala sermayenin çıkarlarının emeğin çıkarlarına karşı savunusundaki temel araçtır. Chavez'in işine geldiğinde kendisini bir "Sidorist" veya bir "işçi" olarak sunması, Chavist hükümetin, herdaim daha ve daha derin bir krizin içine batan sömürü sisteminin savunucuları arasında yerini almış olduğu gerçeği ve sınıfsal niteliğine dair kafamızı karıştırmamalıdır. İşçiler "yeniden millileştirme" laflarını yükselten, ve aslında tam birer burjuva gibi yaşayan ve asgari ücretten otuz kat veya ozuz kattan da fazla maaşlar alan bu sözde "devrimciler"e inanacak kadar aptal değildirler.

Tek kazanma yolu: gerçek işçi dayanışması ve nüfusla dayanışma

Bu hareketin başarılı olmasının tek yolu dayanışma aramasıdır. Öncelikle sözleşmeli işçilerle, zira onların kadrolu olması talebi temel dayanışma ifadelerinden biridir; fakat bölgesel ve ulusal düzeyde endürstinin farklı kollarındaki işçilerle dayanışma aramak da daha az önemli değildir, nitekim ister devlet ister özel sektörde çalışalım, hepimiz iktisadi krizin darbelerine hedef oluyoruz. İşsizlerin yüksek yaşam pahalılığından ve devletin çözmekten aciz olduğu barınma gibi sorunlardan etkilendiği Guanya nüfusuyla dayanışmak da önemlidir. Öte yandan bu dayanışma sendika kanalından yürütülemez, çünkü sendikalar mücadeleyi kontrol altında tutmak, feklı endüstriler ve sektörler arasında ayrımlar yaratmak ve son örnekte görüldüğü gibi devlet baskısını tamamlamakta kullanılan temel araçlardır; ve yerel nüfusla gerçekleştirilecek olan dayanışma "komünel konseyler" gibi devletin kendisinin yarattığı toplumsal örgütlerin ellerine de bırakılamaz. Dayanışma, işçilerin kendilerinden, bütün işçilere açık toplantılardan "doğmalıdır".

Metal işçilerinin mücadelesi bizim de mücadelemizdir, çünkü onlar makul ve kaliteli bir hayat için, bütün proleteryanın çıkarları için mücadele etmektedirler. Fakat en büyük kazan, anlık maaş artışları dışında, proleteryanın ellerindeki güce dair bilincinin sendikaların ve devletin toplumsal mutsuzluğu kontrol altında tutmak için yarattığı diğer yapıların dışında gelişmesidir.

Ulusal burjuvazi, Guyana'daki durumun çıkarlarına karşı derin bir tehlike arz ettiğinin farkındadır. Bu bölgede bulunan işçilerin niteliği e geçmiş mücadelelerden edindikleri tecrübeler, onları çok patlayıcı yapmaktadır, ve öte yandan çalışma ve işçilerin yaşam koşullarına karşı saldırıların bir sonucu olarak daha geniş bir emek ve toplumsal mutsuzluk birikimi de mevcuttur. Bu bağlamda, sözde Demir-Çelik bölgesi, 60'larda ve 70'lerde olduğu gibi kendisini ülkedeki işçi mücadelelerinin merkez noktasına çevirme potansiyeline sahiptir.

SIDOR işçileri, sermayenin saldırılarına karşı durabilmek için seçebilecekleri tek yolu, mücadele yolunu seçmişlerdir. Bir yandan bütün nüfustan dayanışma ararken diğer yandan bu kavgayı bölgesel ve ulusal üretimin diğer kollarına yaymak: işte bu Venezuela proleteryasının sermayenin yıkımı ve gerçek bir sosyalist toplumun yaratılması için yapılacak uluslararası mücadeleninin bir parçası yapacak yoldur.

Internacionalismo

Enternasyonal Komünist Akım Venezuela Şubesi