Esenyurt Yangını: Kapitalizm İşçi Kanıyla Yaşamaya Devam Ediyor

11 Mart günü Esenyurt'ta bir inşaat şantiyesinde çıkan yangın bizlere bir kez daha kapitalist sömürünün nasıl bir gerçeğe sahip olduğunu gösterdi. Adana'daki baraj inşaatında çalışan işçilerin baraj sularına kapılıp kaybolmalarının ardından daha cesetleri bulunamamışken Esenyurt'taki yangın faciasını yaşadık. Bu yangının ardından burjuvazinin bakanları, belediye başkanları, dalkavukları ve soytarıları, aklınıza kim gelirse, bu sömürü sirkinin gülen yüzlü cellatları, hepsi aynı ağızdan “vadeleri dolmuş” ya da “kader” açıklamalarında bulundular. Ama şunu bilmiyorlar ki; onların kaderinde de savundukları bu sistemin işçi sınıfının ellerinde can vereceği gerçeği var.

Yaşanan bu iş çinayetleri ve bunların dışındaki iş kazaları kapitalizmin yapısal özelliklerinden sadece bir tanesi. Kapitalizm kendini var edebilmek için aynı zamanda işçi kanına ihtiyacı var. Son yıllarda iş cinanetleri ve iş kazalarının artmasındaki temel gerçeklik ise kapitalizmin ekonomik krizi, azgın piyasa rekabeti, esnek üretim sonucu teşeronlaşma. Esenyurt'ta da Adana'da ve diğer iş cineyetlerinin temelinde de aşırı kar ve piyasa rekabetinde güç kazanma ihtiyacı yatmakta.

Esenyurt'ta yaşanan yangının böylesine ölümle bitmesinin tek bir açıklaması var; o da inşaat sektöründeki üretim artışı ve bu artışla yaşanan piyasa rekabeti. Taşeron firmaların iş alabilmek için ihalelerde düşük fiyat vermesi ve buna bağlı olarak da düşürülen fiyatların işçi giderlerinden kesilerek kar etmeye çalışmalarından kaynaklanıyor. Bu durum ise işçilerin çadırda kalmaları, sigortasız çalışmaları ve uzun çalışma saatlerine maruz kalmalarına yol açıyor. Yukarıdan aşağıya doğru kurulu bu kar mekanizması; yani ana firmanın bir alt teşerona, bir alt teşeronun başka bir teşerona iş vermesi sonucu, en ağır yükü; somut, gerçek, reel değeri üreten işçiler çekiyor. Çadırlarda insanlık dışı koşullarda yaşamaya mecbur kalmanın gerçeği, kapitalizmin işçi kanıyla yaşayabilmesinin sonucudur. Bunun başka bir izahı olamaz; bu izahı yapmaya çalışanlar ise bu kanla yaşayan sistemin asalaklarıdır.

İş cinayetleri, kapitalist ekonominin yapısal özelliğidir

İş kazaları konusunda genellikle burjuvazi propagandist bir içerikle şunu iddia eder: işçilerin dikkatsiz, özensiz ve keyfi davranışlarından dolayı iş kazaları yaşanmaktadır. Onlara göre tüm önlemler alınmıştır. İşçilerin iş sağlığı düşünüldüğü için üretim süreci yeni teknolojilerle desteklenmiştir. Bu durumda yeni gelişen üretim araçları teknolojisi sonucu şöyle bir kanı oluşabilir: teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde neden insanlar hala iş kazalarında ölmekteler? Bu sorunun cevabı ise yine üretim araçlarının neden geliştirilmeye ihtiyaç duyulduğunda yatıyor. İnsan emeğinin reddilemez bir rolü vardır; o da kapitalist ekonminin sürebilmesi için her zaman ona ihtiyaç duymasıdır. Kapitalist ekonomi içerisinde şekillenmiş insan emeği yani ücretli emek diğer üretim girdileri gibi sadece bir metadır. Kapitalist üretim her zaman işçi sınıfının üretimdeki temel rolünü ortadan kaldırmaya çalışır; yani üretilen metayı işçinin emeğinden arındırmaya çalışır. Bundan kaynaklı da sürekili üretim teknolojisini yenilemeye çalışır. Nihayetinde bu durum işçinin üretim sürecinde rahat etmesi için değildir, daha fazla kar amaçlıdır. Kapitalist sadece yeni yatırımlarını üretim araçlarını geliştirmek üzere yapar, bu durum canlı emek ile cansız emek arasındaki rekabeti açıklar ve bu kapitalist ekonominin çelişkilerinden biridir. Bu çelişki onu sürekli canlı emeğe karşı cansız emeği geliştirmeye iter. Tam da bundan kaynaklı işveren değişmeyen sermaye denen elindeki makine, hammade vb. diğer harcamalarının yanına iş güvenliği için yeni harcamalar eklemek istemeyecektir; zira bu yatırım, üretim için aktif olarak kullanılmayacaktır ve kapitaliste artı yük oluşturacaktır. “Kapitalist üretim tarzı bir yandan, toplumsal emeğin üretkenlik gücünün gelişmesini teşvik ederken, öte yandan da, değişmeyen sermayenin kullanılmasında tasarrufu kamçılar.” 1

Meselenin biraz daha şimdilerdeki yaşanış biçimine gelirsek, kapitalist ekonominin de temel ve kronik sorunlarına değinmiş olacağız. Bunların en başında yaşanan ekonomik kriz, aşırı borçlanma, mevcut sermaye birikiminin yavaşlaması ve eskiye oranla küçülerek büyümesi gelmekte. Bu kronik sorunları kapitalizmin daha fazla piyasa döngüsüne ve bu döngünün soluk borusu olan ücretli emek sömürüsü üzerinden yaratılmış daha çok gerçek değer elde etme yoluna itmekte. Yani kapitalist ekonominin can damarı olan artı değer oranlarını yükseltme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla sömünürünün oranı arttırılmak istenmekte ve artı üretim harcamasından kaçınmaktadır. Burjuvazi uzun vadede esnek üretim denen, ihtiyaca göre üretim ve maksimal sömürü üzerine kurulan yapılanmayı, kısa vadede yada somut uygulamada ise taşeronlaşma, üretimin daha küçük birimlere ayrılması olarak ifade edebileceğimiz yöntemi kullanmaktadır. Günümüzde bu uygulama giderek yaygınlaşmaktadır çünkü sermaye kriz içerisindedir ve normal dönemlerden daha fazla kar ihtiyacı duymaktadır. Ve buradan hareketle iş kazalarıyla bu yapılanma arasında doğrudan bir ilişki olduğunu belirtmek gerekiyor.

İş kazalarının verilerine bakıldığında en fazla iş kazaları taşeron şirketler ya da 5-10 ile 40-50 kişi arasında çalışan işyerlerinde yaşanmaktadır. En son yaşadığımız Esenyurt şantiye yangını bu duruma verilecek acı bir örnek. Esenyurt'taki inşaat şantiyesinde çalışan işçiler taşeron aracılığıyla çalıştırılmaktaydılar ve maliyeti düşürmek için kış ayında insanlık dışı koşullarda çadırda kalmaya mahkum edildiler. İşçiler kendi kazançlarıyla normal bir konut kirasını karşılayamadıkları ve konut kirası için artı bir ücret talep edemedikleri için çadırda yaşamları son buldu. Başka bir örnek: Tuzla tersanelerinde yeterli düzeyde önlem alınmadığı ve alınacak önlemler maliyeti yükselttiği için taşeron şirket tarafından iş cinayetine zemin hazırlayan çalışma koşullarında yüzlerce işçi yaşamını kaybetti. Tuzla tersanelerinde yaşanan iş çinayetleri sonrası gündeme gelen, tersane sahiplerinin gemi maliyeti içinde bir işçinin kan parasını (işçinin ölümü durumunda ailesine verilecek olan para) da hesaplıdığı gerçeği iş kazalarının münferit olmadığını gösterdi. Maden kazalarında yaygın olarak yaşanan patlamalar, anti-grizu ve havalandırma sistemlerinin maliyetli gelmesinden kaynaklı her seferinde onlarca işçinin yaşamına mal oluyor ve daha başka bir çok örnek. Bunların dışında Bursa'da yanan kadın işçiler, selde, yük taşımak için yapılan kamyonetin kasasında taşınırken boğularak ölen kadın işçiler ve daha bilmediğimiz bir çok iş cinayeti kapitalizm tarihine geçti.

Sermaye durağandır ve onun yaşayabilmesi, hayat bulabilmesi artı değer üretimin sürmesine bağlıdır. Fakat bu da yetmemektedir; sermaye giderek ağırlaşan krizlerine çare olması için daha fazla artı değer, daha fazla sömürü ve daha fazla işçinin kanını içmek istemektedir.

İş kazalarını meşrulaştımak için burjuvazinin yalanları

İş kazalarının yaşanmasının bir başka sebebi de iş saatlerinin uzunluğudur. İş saatlerinin uzaması ve aşırı yorgunluk sonucu ölümle sonuçlanan iş cinayetleri söz konusudur. Bunlara her ne kadar kaza dense de, daha fazla üretim için uzatılan iş saatleri uygulamasının mutlak sonucudur. Kapitalistler işçilerin dikkatsizliği ve aşırı güven duygusundan kaynaklı kazaların yaşandığını iddia etmekteler ve yaş aralığı olarak da 25-35 yaş aralığını vermekteler. 2 Çünkü Türkiye'de en fazla iş kazasının yaşandığı yaş aralığı bu yaşlar. Ama eklemek gerekiyor ki; Türkiye'de toplam istihdam edilen işçilerin neredeyse yarısından fazlası bu yaş aralığında, dolayısıyla bu yaş aralığında iş kazalarının yaşanması istihdam oranlarıyla aynı paralellikte olması tesadüf değil. Ayrıca iş kazalarının %98'i engellenebilir özelliğe sahip ve gerçekten iş kazası diyebileceğimiz kısım sadece %2'lik kısmıdır; geri kalanı ise tamamen burjuva üretim koşullarıyla ilgilidir.

Diğer taraftan, iş kazaları veya iş cinayetlerini burjuvazi işgünü kaybı yada üretim kaybı olarak değerlendirmekte ve onları sadece işin bu tarafı ilgilendirmekte. Buna dair önlem alıyorsalar da bunun yapmalarının temel nedeni üretimin aksaması kaygısıdır. Çünkü bir işçinin işveren için hiç bir kıymeti yoktur. “İş kazalarının işveren bakımından maliyeti ise, iş koluna ve olayın niteliğine göre değişmekle birlikte, iş kazalarının işletmeler bakımından doğrudan ve dolaylı maliyetlere yol açtığı bir gerçektir. İşletmeler iş kazaları sonucu işgücü ve işgünü kayıpları, verimlilik ve motivasyon azalması, makine, araç-gereç ve hammadde kayıpları ve hatta üretimin durması gibi çok çeşitli sorunlarla karşılaşa bilmektedir. ”3 Bu alıntı durumu yeterince özetliyor olsa gerek.

Maliyetlerin düşürülmesi uygulamalarından birisi de kayıt dışı çalıştırılma. Yine somut bir örnek: Esenyurt'ta yaşanan yangında ölen iki işçinin sigortasının yangından sonra yapılmış olduğu gerçeği bir çok yasal düzenbazlıkların işveren tarafından yapıldığını bir kez daha gösterdi. Burjuva yasalar ve kanunlar tamemen işvrenin elini rahatlatacak biçimde hazırlanmakta. Ölen iki işçiye gece yarısı sigorta yaparak göstermelik cezalardan kaçmaya çalışan işverenin bu sahtekarlığı dikkatli bir doktorun sayesinde yakalanmış oldu. Hiçbir önlem almadan çadırda işçileri yaşamaya mahkum eden, öldükten sonra sigorta yapan işveren burjuva kanunlar tarafında sadece taksirli (istemeyerek gerçekleştirilen suç) suç işlemekten tutuklandı. Oysa ki bu iş cinayeti tamamen kasıtlı ve kar maksatlı ihmalin sonucudur.

Sonuç

Kapitalist ekonomi yaşadığı rekebet ve aşırı kar hırsının sonucu iş çinayetlerini yeniden üretmeye devam edecektir ve bunun aksini söylemek pek mümkün görünmüyor. Sadece işçilerin yaşamından kanından canından tasarruf yapan kapitalizm, diğer taraftan kapitalist rekabet yüzünden başka hiçbir şeyden tasarruf yapamaz. Bu da onun en temel açmazlarından biridir. İş kazaları ise bu açmazının yarattığı ve yaratacağı temel sorunlardan birisidir. “Kapitalist üretim, dolaşım süreci ile rekabetin aşırılıkları dışında ele alındığında, metalara katılmış bulunan maddeleşmiş emek bakımından çok ekonomiktir. Buna karşılık, başka herhangi bir üretim tarzından daha fazla, insan yaşamını ya da canlı emeği, ve yalnızca insan kanını ve etini değil, sinirini ve beynini de israf eder.” 4

İş cinayetlerine karşı işçi sınıfının mücadelesi kaçınılmazdır, fakat bu mücadele en nihayetinde kendi varlık koşullarını da ortadan kaldıracak boyuta ulaşmak zorundadır. Zira bu hareket buraya ulaşmazsa bu iş cineyetleri kapitalist sermayenin yaşaması için can suyu olacaktır. Esenyurt'ta ve diğer tüm iş cinayetlerinde olduğu gibi.

Salih

1 Karl Marx Kapital 3. Cilt Sayfa 81 Sol Yayınları.

3 Finans Politik & Ekonomik Yorumlar 2007 Cilt: 44 Sayı:509 Sayfa 83

4 Karl Marx Kapital 3. Cilt Sayfa 83 Sol Yayınları.