Mihri Öldü; Sırma Saçlı Oldu!

Atatürk’ün en büyük çabası, genç kuşaklara Türk milli gururunu telkin etmek olmuştur. Milli gurur iyi şeydir. Milli gurur insanı sosyalizme götürür. En sağlam sosyalistler o yoldan gelmişlerdir sosyalizme. Bir adamda gerçek milli gurur varsa, korkma. Er geç temel ilkelerde birleşirsin onunla. Er geç dünyada Türk olarak başı dik yaşamanın, kapitalizmin dünya yüzünden silinmesi ile mümkün olabileceğinde anlaşılacaktır. Bunu kendimden bilirim. Bizim delikanlılığımızda biz ‘Bir Türk dünyaya bedeldir,’ ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sloganlarını ciddiye alan kuşaktık.” - Mihri Belli

"Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur" deyişleri, ölülerin ardından düzülen mehtiyelere gizli bir tepki ifade eden, asırlardır söylenegelmiş bir sözdür. Asırlardır söylenegelmiş bu sözü, çalışan insanlar genellikle sevdikleri, yakınları, komşuları, iş arkadaşları, köylüleri ve benzerlerinin arkasından akıllarına getirmezler. İsmi cisminin önünde giden, şu veya bu biçimle şan söhret hediye edilmiş olma ayrıcalığına sahip olsa da pek de sevilmeyenlerin arkasından söylenen sözlerdendir genelde. Sultanlar, vezirler, paşalar, siyasetçiler, generaller, bürokratlar, patronlar, ideologlar genelde görünüşte olmasa da hep bu kategoridedirler. Bunu da iyi bilirler ve kitlelerin cesetlerine tüküreceğinden korkarlar. İşte bu yüzden aralarında içlerinden biri öldü mü abartılı mehtiyeler düzmelerini gerektiren bir "hukuk" vardır. Hayatları boyunca kel ve kör ilan edilmiş devrimcileri ise, anılarını kullanmak için dahi pek nadir cesetleri soğumadan, hatta bedenleri toprağa karışmadan sırma saçlı, badem gözlü ilan eder egemenler.

Mihri Belli bir devrimci olarak değil, Kemalist burjuvazinin sözde "sosyalist" bir ideoloğu ve siyasetçisi olarak yaşadı ve öldü. Burjuvazinin Milliyet gazetesinden Zaman gazetesine bütün yayın organları onun "devrimciliğinden" ve "sosyalistliğinden" bahsediyorlar şimdi. Türk ulusalcılar onun vatanseverliğini öne çıkartıyor, Kürt yurtseverler onun Kürt hareketi ile ilişkisinden dem vurup onun mirasının sahiplenilmesi gerektiğini söylüyorlar; kendisi gibi Stalinist olanlar onu kendi çizgilerine uydurmaya çalışıyorlar ve troçkisler ise onun Yunanistan'da Rus emperyalist kampının mensubu kuvvetler içinde askerlik etmiş olmasından yola çıkarak onun enternasyonalist (!) olduğu iddiasında bulunuyorlar!

Mihri Belli hayatında hiçbir zaman bir proleter devrimci olmadı. Siyasetle 1930'larda ABD'de, stalinist Amerikan Komünist Partisi üzerinden tanıştı ve hayatı boyunca bir Stalinist olarak kaldı. Bununla birlikte, Stalinizmi Türk milliyetçiliğini ve kemalizmini yadsımıyor, tam aksine tamamlıyordu. Mihri Belli hiçbir zaman bir enternasyonalist olmadı. Sözde "enternasyonalist" olarak gittiği Yunanistan'da, Rum nüfusun Anadolu'dan zorla sürgün edilmesinin altında imzası olan Kemal'in ismini takma isim olarak kullanacaktı. Mihri Belli nasıl ABD'de ve Türkiye'de işçi sınıfı için savaşmadıysa, Yunanistan'da da işçi sınıfı için savaşmadı; Rus emperyalizminin çıkarları için savaştı. 1960'larda Türkiye'de ortaya attığı "Milli Demokratik Devrim" tezi ile Mihri Belli, işçi sınıfını milli burjuvazi arkasında koyun etmenin teorisini yapacak ve iyi niyetle sosyalizmi anlamaya çalışan pek çok genci de yaşının ve tecrübelerinin etkisiyle bu karşı-devrimci yola çekecekti. Mihri Belli'nin Kürt milliyetçileriyle yaptığı işbirliği, iki tarafın da fırsatçılığından kaynaklanıyordu: Kürt hareketi ünlü isimlerden kimin desteğini çekebilse, kişi kim olursa olsun buna tamam diyecek noktadaydı; Mihri Belli ise Kürtlere karşı şovenist eğilimlerine rağmen geniş desteği olan bu hareketi parlamenter hırsları için bir araç olarak görüyordu.

Mihri Belli'nin niyetlerini bilemeyiz – belki de gerçekten ve içtenlikle kendisini sosyalist bir devrimci sanıyordu. Ancak öte yandan, cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir (Marx). Mihri Belli öldü, fakat milliyetçi ve Stalinist görüşlerinin etkisi ne yazık ki hala işçi sınıfını zehirlemeye devam ediyor.

Gerdûn

Tags: